''sanat'' dediğimiz kavrama insanoğlu neden ihtiyaç duymuştur, sadece din ve büyüye olan ilgisinden mi türemiştir yoksa gerçekten gereksinim duyduğu bir olgumudur?
Üzerinde oldukça fazla durulan bir konu, çünkü yaşamda kalmaya programlanmış bir yapının, buna doğrudan hizmet etmeyen bir uğraşla ilgileniyor olması, ve bu uğraşın ANLAM temelli olması, önemini artırıyor.
Sanat, genel anlamıyla, bireyin ulaştığı bir anlamı, fiziksel dünyanın araçlarıyla ortaya koyması demek. Kişi kendi ruhsal dünyasında, manevi çıkarımlara ulaşır, diğer kişilerin o seviyede bir ruhsal yolculuk yaşamasına gerek kalmadan, oradaki anlamlara ulaşması sağlanır. Aynen diğer disiplinlerde olduğu gibi. Herkes belli bir konuda uzmanlaşarak, diğer bireylerin o uzmanlaşma sürecini yaşamalarına gerek kalmadan, elde edilen sonuçlara sahip olurlar.
Kişinin düşünme, idrak, kavramsallaştırma, maneviyat gibi varoluşsal gereklilikleri, onu dışavuruma götürmüş gibi görünüyor. Yani sanatın her bir dalı, bu dışavurum ihtiyacıyla yakından alakalı olabilir. Özellikle konuşma öncesi dönem için, ortak anlamlar açısından görsel semboller önemli ötesi bir konumda olmalıdır. Belki de konuşma, ortak görsel semboller aracılığı ile, onları ifade etme çabasından doğmuş bile olabilir.
İletişim, temel yaşamsal ihtiyaçlar gibi konular aşıldığında ise sanat, artık yaşamda kalmayla ilgili tehdit yaşamayan insanın, kognitif fonksiyonlarını geliştirmesinin, farklı konularda derin düşünmeye başlamasının ve hatta kendini tanımlama çabasının başlamasıyla ANLAMla yüzleşmek durumunda kalır. Kendini ifade etme, artık duygularını ifade etme gibi daha üst bir anlamsal düzeye taşınmıştır. Kendi varoluşunu anlamaya olan uzaklık -umwelt-, bireyin ulaştığı anlamları açığa çıkarmaya itmekte. Bunlar vasıtası ile, kendi varoluşunu tanımlayabilme çabası oldukça temel bir ihtiyaç sofistike, derin düşünce açısından. Farklı bireylerin ulaştıkları anlamlar da birbirini beslemekte farkında olarak ya da olmayarak. Bütün disiplinlerin insanlığı geliştirmek için ortak çalışması gibi, sanat da aynı amaçla farklı araçlarla üretimde bulunur. İnsanın manevi, anlamsal ihtiyaçlarıyla ilgilenir. Bireyler bu ihtiyaçlarının farkında olsun ya da olmasın. Aynen bilime felsefeye olan ihtiyacın farkındalığının hissedilişinin de rölatif olduğu gibi.