Issız bir sokakta arkamızdan gelen birini hissedebilmemizi (ya da benzer şekilde, saatin 15:23 olduğunu düşünüp, baktığımızda gerçekten de öyle olduğunu görmemizi), ESP ve benzeri araştırmaların sonuçlarıyla, tamamen bilimsel olarak açıklamamız mümkündür.
Sokak örneğini ele alalım. Arkamızda gerçekten biri varsa, ayaklarından çıkan çok düşük şiddetli sesler, bilincimizde algılanamayabilir; ancak kontrolümüz dışında olan bilinçaltımız tarafından fark edilebilir. İşte buna, duyusal sızıntı (sensory leakage) adı verilir. Bu sızan uyartılar, beynimizde işlenebilir ve içgüdüsel olarak korku hissini tetikleyebilir.
Bir diğer nokta, deri reseptörlerimizin bazılarının, görsel reseptörlerle evrimsel olarak son derece yakın olmasıdır. Farkında olmasak da ve tam olarak mekanizması henüz aydınlatılmamış olsa da, derimiz esasında bir miktar ışığa da tepki veriyor olabilir. Bu, beynimize, gözümüz haricinde başka noktalarımızdan da çok sınırlı da olsa görsel verinin ulaşması anlamına gelebilir.
Benzer şekilde, çok kısıtlı düzeyde de olsa, vücudumuzla algıladığımız ancak bilinçli olarak fark edemediğimiz sese bağlı titreşimler, algılayamadığımız sesleri istemsiz olarak duymamızı sağlıyor olabilir. Yani sese bağlı olarak oluşan ufak titreşimler, vücudumuzda ve ses duyu organlarımızda titreşimlere neden olarak bilinç altı bir algı doğurabilir. Bu konuda da araştırmalar sürmektedir.
Bir diğer nokta da feromonlar ve genel olarak koku duyumuzdur. Feromonlar, çeşitli durumlar karşısında hayvanların vücudundan salgılanan vücut dışı hormonlardır. Bu kimyasallar, havada yol kat ederek diğer bireyler tarafından algılanabilir. Feromon salgısı, insanda oldukça azalmış ve körelmiş bir yapıdır. Oldukça körelmiş olan koklama (burun) ve feromon duyu organlarımız (Jacobsen organı ya da Vomeronasal organ), bilinçaltı düzeyde bizim fark etmediğimiz bazı işlemleri yürütebilir. Bu yüzden, arkamızdaki bireyin kokusu ya da salgıladığı feromonlar bizi uyarabilir.
Bu konuyla ilgili son bir nokta ise, ışığın yansımasıdır. Normalde, biz bunu "gölgeler" olarak niteleyebiliriz, ancak bu, makro büyüklükte olan bir yansımadır. Öte yandan, arkamızdaki cisimlerin, önümüzdeki cisimlerden yansıyan görüntüleri, bariz görüntüler olmasa da, beynimiz tarafından bir miktar algılanıyor olabilir. Dolayısıyla, arkamızdaki bireyden çıkıp, önümüzdeki bir nesneden yansıyarak gözümüze ulaşan fotonlar, beynimizde silik de olsa bazı algıların oluşmasını sağlayabilir ve bu, his oluşumuna neden olabilir. Deri hücrelerimizin mor ötesi ışınları görebildiğine dairse oldukça güçlü veriler bulunuyor. Bu "görme", tam olarak düşündüğümüz gibi olmasa da, konumuzla ilişkili olabilir.
Kaynaklar
- Ç. M. Bakırcı. 6. His Nedir? Bilimsel Olarak Nasıl Değerlendirilir?. (19 Aralık 2012). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2020. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı