Aslına bakarsan şu an bile tanrıya ihtiyacımız olmadığını iddia edebilirsin, ben nihilist olduğum için ahlaka tanrıyı katmıyorum ve bu şu ana kadar bende toplumun ahlaksızlık olarak kabul edeceği şeyler yapmama sebep olmadı. Yani tanrısız da mümkünmüş (Benim tanrıya olan inancım var ama varlığına inandığım tanrı bir tanrıdan çok bir yaratıcı. Yaratıcı var olmak için yaratmaya, varlık da var olmak için yaratıcıya ihtiyaç duyar diye özetleyebilirim. Bu durumda bu yaratıcının oldukça büyük evrende 8 milyarcık insanla ilgilenmesi pekte mümkün olmadığı için -yaratıcı yaratmak zorunda olsa da, sadece yaratmak zorunda, gerisi yaratıcının ilgisini çekmez- ahlâktan ölüme kadar herşeyi tanrısız kabul etmek zorundayım. Varlığın yokluktan var olup geri yokluğa karışmasını bile -ilk var oluşu tanrıya ikinci yok oluşu ise- varlığın doğasına bağlıyorum.) . Gelecekte dinin üstlendiği ahlâk ve boşluğu doldurma ihtiyacı yüksek insanlar (onları böyle adlandırıyorum çünkü belli ki bizden çok üstünler) tarafından başka bir şekilde karşılanırsa elbette insanlar dinsizliğe yönelir. Tabi bu boşluk hissiyatı, ahlak, ölüm, doğa vesaire ile ilgili bütün problemlerin ortadan kalkması için ya felsefenin (ki bu doğasına aykırı) tamamlanması yada bilimin bütün gerçeği kavrayıp ifade edebilmesi gereklidir (ki bu da ancak teoride mümkün görünür). Insanların günümüzdeki dinleri umursamamaya başlaması ise bu ikisini de gerektirmez, bu dinlerin içeriği bilim gibi sürekli güncellenip güçlenen yada felsefe kadar geniş ve zorunlu olmadıkça, o dinler unutulmaya mahkumdur denilebilir. Zaman ilerleyip o çağın insanlarına daha fazla hitap eden dinler ortaya çıktıkça eskiler elenicek, eğer bir din 1984 kitabındaki distopik baskıcı devletin insanlık üzerindeki kontrolü ile eşleşen bir güce sahipse, o din yok olmaz ama bu bambaşka bir sorunun cevabı.