( Bunu okuyacak kişiler rica ediyorum üstüne alınmasın, kırılmasın, yargılamasın. Kendi düşüncelerimi ve mantıklı bulup bulmadıklarımı fikir özgürlüğü kapsamında söylemek istedim sadece ve çoğunluk için konuştum. Bunu yapabileceğim şu anlık başka bir platform yok ne yazık ki) Benim de sık sık yakındığım bir konu. İlk olarak narsistlik var tabii ki ama bu bir nevi psikolojik bir rahatsızlık bence ve bunu değerlendirmek doğru olmaz. Özgüvenle bunu arasındaki ayrımı iyi yapmak lazım. Diğer yandan fazla para bencilliği de getiriyor bence ve dünyanın merkezine kendilerini koymaya daha meyilli oluyorlar. Asıl acı olan da dünyayı gerçekten kendi etraflarında döndürecek güçleri olması. Para fizik yasalarını bile çöp eder. Olaya başka bir yandan bakalım. Bir şey dilemek istediğimde bunu genellikle içten içe evrenden umut ediyorum sadece ,fazlası değil. Ama dua farklı bir şey tabi ki. Bazen soruyorum kendime. Diyelim ki bir Tanrı var ve koskoca evrende (paralel evrenler vs kısmını geçiyorum) , galaksiler içinde, muhtemel farklı uygarlıkların arasında, gezegenler arasında... Aklınıza ne gelirse. en son dünyaya gelirsek onun içinde bile bir sürü canlı var. Bunların arasında Tanrı beni önemseyecek, benim dualarımı dinleyecek ve üstüne bunu gerçekleştirmek için olayların gidişatını değiştirecek. Sadece benim için mi? Daha milyarlarca, hatta daha fazla canlı var evrende. Herkes için bunlar her sanise yaşanacak mı? Bir Tanrı varsa bizi niye bu kadar kale alsın? Ateistler için hayatlarının pek bir anlamı olmadığı söylenir bazen. Aslında ahiret inancına sahip olmayanlar için söylenir. Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Etrafımdaki güzelliklerin korkunç bir grup canlı topluluğu için yaratıldığını düşünmektense her birinin ayrı ayrı kendi için var olduğunu düşünmeyi ve onlara bana vadedilen bir ödül için iyi davranmaktansa kendi ilkelerim ve vicdanım doğrultusunda davranmayı tercih ederim. Bu iş vicdan işi, başka bir şey değil. İnsanlar kendi egolarından inanıyor böyle şeylere bence. Yani Tanrı var, kader (herkesin bu kelimeye yüklediği anlam farklı) var, tevekkül ve dua var ve bunların hepsi beni önemsiyor, benim için planları var vs bana mantıklı gelmiyor. Ben kendimi o kadar önemli görmüyorum. Bunlara inanmanın bir diğer sebebini de zorluklara dayanma gücünü bulmak olarak görüyorum. Bir gün şöyle bir sözle karşılaştım. "Fakirler bir gün cennetin olmadığını öğrenirse dünyayı idare edemeyiz." Acı ama gerçek geldi bana. İnanan bir insan bir iyilik yaptığında karakterinin yanında tanrının rızasını kazanmak da bir amaç oluyor. Ama inanmayan bir insan bir şey yaptığında sadece kendi vicdanı için yapıyordur. Bence bu önemli bir fark. Yanlış anlaşılmasın ben inanmayanların hepsi iyidir demiyorum. O kötüyse vicdanı elverdiği için iyiyse de vicdanı elverdiği için. Davranışlarının tek yargıcı vicdanı, bence olması gereken de bu. Şu cümleyi fiziki olarak da kulaklarımla duydum " ben inançlı olmasaydım benden korkulurdu." Bunu gerçekten duydum ve kötü bir şey olmasını geçtim gülünerek söylendi. Dinler insanı iyi biri yapmaz bence, çoğunlukla 'bir yere kadar ' baskılar. Ve artık baskılayamadiklari zaman da dünyanın bugünkü hali ortaya çıkar. Geriye kalan sadece, saf vicdandır.