Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Sorulara Dön
Bu soruya yönlendirilmiş başka bir sorudan geldiniz: insanlar neden farklı bir renk hayal edemez?
Anonim
Anonim Üye
8

Neden yeni bir renk hayal edemeyiz?

Yani Okadar Uzun Süre Düşündüm Ama Bir Türlü Olmadı!
2,968 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
5 Cevap
Görkemli Mareşal
Araştırmacı
Orijinal Soru: Yeni bir renk hayal edilebilir, oluşturulabilir mi?

Bir Mantis Karidesi değilseniz yeni bir renk düşünemez ya da oluşturamazsınız. Görmediğiniz rengi düşünemez ya da oluşturamazsınız.[1] Genel olarak gökkuşağı renklerini ve bu renklerin oluşturduğu doğada zaten var olan renkleri görebiliriz.

276 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Natalie Wolchover. Red-Green & Blue-Yellow: The Stunning Colors You Can't See. (17 Ocak 2012). Alındığı Tarih: 15 Temmuz 2022. Alındığı Yer: Livescience | Arşiv Bağlantısı
Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Elif Elif
Elif Elif
2,060 UP
Araştırmacı
Orijinal Soru: Neden yeni bir renk hayal edemeyiz ve ya düşünemeyiz ?

Merhaba. Bu soru Newton gibi fizikçilerin de önceden aklıma takılan bir soruydu. Öncelikle renk nedir? Renk ışığın, kendi öz yapısına ya da cisimlerden yansımasına bağlı olarak gözde oluşturduğu duyum. Yani renkler sadece bizim duyu organlarımızın algıladığı şeylerden ibaret değil. Bu canlının algılamalarıyla alakalı. Mesela köpekler siyah, beyaz, yeşil, mavi renkleri görebilmektedir. Ki evrende yaşayan bir çok canlı var. Bazısı onlar da insanların göremediği renkleri görüyordur. Hatta bazısı mor ötesi ışınlarını görüyor. Bizim göz yapımızda 3 adet(yanlış olmasın) fotoreseptör vardır. Ve algılamamız bunlarla kısıtlı. Hayal etmeye ve düşünmeye gelince de dediğim gibi sınırlarımız belli. Beynimiz gördüklerimizden yola çıkarak bir şeyleri anlamlandırıyor. Bu da aynı kuantum fiziğini tam olarak anlamlandıramadığımızla alakalı olabilir belki. Sorunun asıl cevabı : BEYİNİMİZ BU ANLAMDA SINIRLI BİR YAPIYA SAHİP.

1,818 görüntülenme

Kaynaklar

  1. BEBAR BİLİM. Neden Yeni Renk Hayal Edemeyiz. (4 Şubat 2021). Alındığı Tarih: 4 Şubat 2021. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
  2. BEBAR BİLİM. (video, 2019). Yeni Renk Hayal Etmek Neden İmkansızdır? - Renklerle İlgili Her Şey!.
5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Mandalorian Software
elektromanyetikspektrum

Aslında bildiğiniz Üzere bütün renkler Beyaz ışıktan ortaya çıkmıştır Kırılarak farklı renkler Almıştır . Başka bir renk hayal edemiyorsunuz Benim fikrime göre Beyin Gözlerimiz sayesinde farklı renkleri algılar Optik sayesinde . Gözlerimiz çevemizdeki ışığı kırdıgı anda o Ortamın fızık yasası yani Elektromanyetik spekturumunuda alır o kurala göre hareket eder . Evrimsel biyolojidede o 4 rengi Aldıgımız için Zamanla beyin böyle evrim geçirmiş olabilir . Zaten beyin bilimsel olarak birçok boyutta cisimler Üretir ? Ama siz bunu hayal edemessiniz . Oda bunun gibi .

590 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Kaynak. (12 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 12 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Wagner Eisenfaust
Merhaba, İclal Akkulak
Orijinal Soru: insanlar neden farklı bir renk hayal edemez?

Çünkü insanlar görmediği bir şeyi hayal edemez ama bir kaç şeyi doğru ölçülerde karıştırdığımızda yeni kimyasallar görebiliriz.

Şimdi bir alıntı yapacağım ;

Tüm Reklamları Kapat

Isaac Newton 23 yaşında bir genç…

Odasında oturuyor. Canı sıkılmış…

Tüm Reklamları Kapat

Aklına birden bir soru geliyor…

Durup dururken…

RENK NEDİR? RENKLER NEREDELER? DOĞADA VARLAR MI? YOKSA KAFAMIN İÇİNDELER Mİ?

Kimin aklına gelir ki bu durup dururken diye düşünüyor insan…

İşte Isaac Newton gibileri diğerlerinden ayıran da bu özellik…

Aklına geliyor işte… Ve durmuyor.

Hemen kendine gidip bir Cam Prizma buluyor. Öyle hediyelik eşya dükkanları filan yok tabi o zamanlar. Ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz.

Koşarak dönüyor yine odasına.

Tüm Reklamları Kapat

Tüm perdeleri kapatıyor.

Güneşin geldiği taraftaki perdede bir delik açıyor.

Ve bekliyor.

Bekliyor.

Tüm Reklamları Kapat

Bekliyor.

Bekliyor.

Güneşin tam olarak doğru açıya gelmesini bekliyor.

Ve işte bir noktada güneş ışığı geliyor ve prizmaya çarpıyor!

Tüm Reklamları Kapat

Sonrası sihir gibi bir şey.

Prizma güneş ışığını kırıyor ve duvarda bir gökkuşağı beliriyor.

Prizmaya giren beyaz ışık kırılıyor güneşin renkli bir görüntüsü beliriveriyor odasının karanlık duvarında…

E tabi soruların ardı arkası kesilmiyor…

Güneş ışığı aslında beyaz değil miydi? Yoksa bu gökkuşağını oluşturan Prizma mıydı? Bu renkler nereden çıkmıştı?

Emin olmak gerekiyordu o yüzden koşup kendine bir Cam Prizma daha buluyor. O zamanda iki Cam Prizma birden bulmak mı? Azim ve kararlılık diye buna derim.

Alıyor o prizmayı da ilk prizmadan çıkan mavi ışığın önüne koyuyor. Bakalım mavi ışık kırılınca ortaya ne çıkacak diye düşünüyor.

Sonuç.

Mavi.

Yine mavi ışık yansıyor duvara…

Tüm Reklamları Kapat

O halde prizmalık bir durum yok ortada diye sonuca varıyor genç Newton.

Tüm renkler beyaz ışığın içinde saklıydı aslında. Renkler beyaz ışıktaydı. Beyaz ışığın kendisiydi renkler.

Işık dediğimiz şey ise fiziksel olarak varolan bir şey sonuçta. Test edebiliyoruz, bükebiliyor, yansıtabiliyor, oynayabiliyoruz.

İşte bu keşif bugün ışık ile ilgili bildiğimiz her şeyin başlangıcıydı diyebiliriz.

Tüm Reklamları Kapat

Ultraviyole yani morötesi ışınlar, x ışınları, radyo dalgaları… Hepsi ışığın farklı enerjileri ve renkler de görebildiğimiz dar skalada bulunan farklı enerji düzeyleri… Bu sayede de seragazı etkisini, yıldızların nelerden oluştuğunu ve hatta evrenin yaşını dahi hesaplayabiliyor, milyonlarca ışık yılı uzaktaki bir karadeliğin fotoğrafını çekebiliyoruz…

Bilim… Mantık… Ne güzel şey değil mi?

Tabi bilimin çok rahatsız ettiği bir grup insan vardı o zamanlar her zaman olduğu gibi.

Romantikler…

Tüm Reklamları Kapat

Şair John Keats de bunlardan biriydi.

Bir şiirinde Newton’a çok kızmıştı…

Gökkuşağının şairaneliğini yerlebir ettiğinden şikayet ediyordu.

Ama bilim böyle bir şey. Romantizm filan tanımıyor.

Tüm Reklamları Kapat

Ama romantizmin de inatçı bir tarafı var.

Günümüz Alman şairlerinden Jonah Lehrer bir gün parkta yürüyüş yapıyordur.

Gözüne sarı çiğdemler takılır. Ne kadar güzeller diye düşünür.

Bir anlığına kafasını çevirip tekrar baktığında gözlerine inanamaz.

Tüm Reklamları Kapat

Sarı Çiğdemler birden Mor olmuşlardır.

Bir daha bakar, bir daha, bir daha.

Yok. Mordur artık sarı çiğdemler…

Hepimizin yaşadığı bir şeydir bu aslında zaman zaman.

Tüm Reklamları Kapat

Şu meşhur elbiseyi ya da ayakkabıları hatırlarsınız.

Dünya nüfusu ikiye bölünmüştü hani.

İşte bu da başka bir soru ortaya çıkarıyor.

Evet renkler beyaz ışığın içinde saklılar ama sonuçta bunları yorumlayan beynimiz.

Tüm Reklamları Kapat

Son durak beynimizin algı mekanizması.

Bu hala açık bir soru. Bilim bize renklerin değişmez bir gerçek olduğunu söyleyebilir ama gördüğümüz renkler hayal gücümüzün kandırmacaları da olabiliyor.

İşte bu bilimsel gerçekler ve beynimizin oyunları arasında kalan bir hikaye ile bu RENKLER konusunu ele almak istiyorum.

Bir kelebeğin gözünden bakalım, bizi ilkel yaratıklar gibi gösteren çok acayip canlılardan ve kadınlar ile erkekler arasındaki renk algısının neden farklı olduğuna değinelim istiyorum. Ve belki de Renk Körlüğünün olası tedavisinden…

Tüm Reklamları Kapat

Hepsini toparladığımızda “NEDEN YENİ BİR RENK HAYAL EDEMEYİZ” sorusunun cevabı da kendi kendine ortaya çıkacaktır zaten.

Asıl soru şu.

Evet normal görme yeteneği olan bir insanın algıladığı renkleri biliyoruz.

Fakat mesela bir köpek veya kedi de bu renkleri bizimle aynı şekilde mi görüyor?

Tüm Reklamları Kapat

Yani bizim için kırmızı olan başka yaratıklar için de misal bir uzaylı için de kırmızı mı?

Bunun cevabı da ne evet ne de hayır. “Neredeyse aynı” diyebiliriz ancak.

Örneğin bir köpeği ele alırsak. Toplumda köpeklerin sadece siyah-beyaz görebildiğine dair yanlış bir inanış var.

Hayır. Köpekler Siyah-Beyaz-Mavi ve Yeşil renkleri görebilmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Yani renk körü bir insan ile bir köpeğin gördüğü dünya aslında çok benzer.

Kaldı ki dünyada erkeklerin %10’unun renk körü olduğunu biliyoruz.

Neden erkekler? Bahsedeceğim. Birazdan.

Bu noktada gökkuşağından yürüyebiliriz.

Tüm Reklamları Kapat

Normal görme yetisi olan bir insan ve bir köpek gökkuşağına baktığında çok farklı bir manzara görecektir.

Bizim gördüğümüz haliyle gökkuşağında aşağıdan yukarı şu renkler bulunur.

Kırmızı-Turuncu-Sarı-Yeşil-Mavi ve Mor…

Bir köpeğin gözünden ise bu sıralama şudur…

Tüm Reklamları Kapat

Yeşil Arada Griye Yakın bir Renk ve Mavi…

Bu kadar…

Bizim gördüğümüz halinden yarı yarıya daha dar bir gökkuşağı görecektir köpekler…

Peki neden?

Tüm Reklamları Kapat

Göz yapısında renklerin algılanmasını sağlayan Fotoreseptörler vardır. Bunlara renk konileri de deniyor.

Bizde bu konilerden 3 adet bulunmaktadır. Kırmızı-Mavi ve Yeşil…

Köpekte ise iki tane… Mavi ve Yeşil…

Kırmızı fotoreseptörleri yoktur köpeklerin.

Tüm Reklamları Kapat

O yüzden köpeklere alınan kırmızı toplar pek ilgisini çekmez… Onlar için siyah beyazdır kırmızı…

Yani aradaki farkı ortaya çıkaran tek bir tane renk konisi.

Tek bir koni bu kadar fark yaratır mı?

Evet. Ara renklerin ana renklerin karışımı ile elde edilebildiğini düşünürsek. Yeşil ve maviye kırmızıyı eklediğinizde yüzlerce başka renk, ara renk elde edebiliyorsunuz.

Tüm Reklamları Kapat

Örneğin kırmızı ile maviyi karıştırdığınızda mor çıkar ortaya. O nedenle köpekler moru da göremez…

Peki. Başka bir hayvanı ele alalım.

Mesela Serçeler…

Belki biliyorsunuzdur. Serçeler mor ve ötesini görebilirler…

Tüm Reklamları Kapat

Yani bir serçe gökkuşağına baktığında bizim için mor ile biten gökkuşağında onlar için birkaç renk daha olacaktır.

Daha kalın ve daha muhteşem bir gökkuşağına bakıyor serçeler.

Çok şanslı değiller mi?

Omurgalılar arasında en şansılardan biri evet.

Tüm Reklamları Kapat

Ama omurgasız hayvanlara geçtiğimizde adı bile anılmayacak durumdalar.

Mesela Kelebekler…

Hatırlayın. Bizim 3 adet fotoreseptörümüz var.

3 koni ile gökkuşağının tüm renklerini, doğadaki tüm renkleri görebiliyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Kelebeklerde kaç tane biliyor musunuz?

Tam 6 tane…

Yani hem kızılötesini hem de mor ötesini görebiliyorlar… Onun ötesini de görüyorlar ama biz sadece kızılı ve moru biliyoruz. Bu renklerden sonrası bizim için sadece “ötesi”. Bilemiyoruz ötesini…

Kapkalın, devasa bir gökkuşağına bakıyor kelebekler. Görsel bir şölen gerçekten…

Tüm Reklamları Kapat

O halde görsel şampiyonanın birincileri kelebekler diye düşünebiliriz…

I-ıhh.

Öyle değil.

Gelin resiflere gidelim.

Tüm Reklamları Kapat

Burada Mantis Karidesi ya da Peygamberdevesi Karidesi olarak bilinen bir canlı türü yaşıyor…

Karides dediğime bakmayın. Bayağı büyük bu canlılar.

Neon renkleri olan çok güzel canlılar.

Kocaman gözleriyle sevimli bile diyebiliriz.

Tüm Reklamları Kapat

Ama o gözlerin arkasında çok acayip bir sistem var.

Tekrar hatırlayalım. Köpeklerde 2 adet, insanlarda 3 adet, serçe ve kelebeklerde 5-6 adet fotoreseptör konileri bulunuyor…

1 koni eklediğinizde yüzlerce farklı rengi algılayabilir hale geliyorduk…

Heh.

Tüm Reklamları Kapat

İşte bu Karideslerde kaç tane var biliyor musunuz?

TAM 16 TANE!

Bu sayı bildiğimiz tüm canlı türlerinin 2 katından daha fazla. Bildiğimiz hiçbir canlı türünün görsel sistemi bu Karidesin yarısı kadar bile karmaşık değil…

Bu Karidesin gökkuşağına baktığını düşünsenize. Kızıl, mor, yeşil, mavi, kırmızı, sarı… Her rengin “ötesini” düşünün…

Tüm Reklamları Kapat

Tam bir renk cümbüşü, renklerden oluşan bir havai fişek, bir patlama…

Ama bunun pek zevkini çıkardığını söyleyemeyiz bu hayvanların. Beyinlerinin biraz küçük olmasından olsa gerek aşırı şiddete meyilli oluyor bu türler.

Öyle böyle değil bu arada. Dünya üzerindeki en güçlü yumruk da bunlar da. Bir yumruğu ile kalın bir akvaryum camını kırabilecek güçteler…

Saatte 85 km hıza ulaşan yumruklarının gücü .22 kalibrelik bir mermiye eşdeğer neredeyse…

Tüm Reklamları Kapat

Denizlerde müthiş bir görüşe sahip küçük Muhammed Ali’ler dolaşıyor, dikkatli olun…

Şimdi gelelim çok acayip bir çalışmaya.

Renk körü maymunlar üzerine yapılan bir çalışma.

Kırmızı renk konisi eksik olan maymunlarla yakın zamanda bir çalışma yürütülüyor.

Tüm Reklamları Kapat

İnsandan kırmızı renk konisini taşıyan genler alınıyor ve bu gen maymunların gözüne enjekte ediliyor…

Ne oluyor biliyor musunuz?

Maymunlar anında kırmızıyı görmeye başlıyorlar…

Ama ne yazık ki bu kalıcı olmuyor…

Tüm Reklamları Kapat

Bunun kalıcı olup olmadığını görmek için her sabah maymunlara bir ekrandan tamamen gri bir arkaplan üzerine kırmızı bir nokta gösteriliyor.

Bu noktaya dokunan maymunlara da meyve suyu veriliyor.

Test edilen maymunlar maalesef aşıdan bir gün sonra bu yeteneğini yitiriyor…

Ertesi gün, yine aynı…

Tüm Reklamları Kapat

Ertesi gün, aynı.

Günler geçiyor, bir değişiklik yok…

Her sabah bir başarısızlık, bir hayal kırıklığı. Meyve suyu içemeyen üzgün maymunlar…

Ta ki 20. Haftaya kadar…

Tüm Reklamları Kapat

20. haftada maymunlar yataklarından kaldırılıyor… Tekrar teste tabi tutuluyorlar ve….

Ve kırmızı noktayı buluyorlar…

Artık kırmızıyı görebilecekler…

Artık renk körü değiller…

Tüm Reklamları Kapat

Ertesi gün de aynı… Ertesi gün de… Artık bu koniye sahipler maymunlar da…

Tedavi işe yarıyor…

En önemlisi, artık meyve suyu içebiliyorlar!

Bu aslında renk körlüğünün tedavi edilebileceği, insanlarda da aynı sonucun alınabileceği anlamına geliyor…

Tüm Reklamları Kapat

Hatta ve hatta. Bu tamamen teorik ama normal görme kabiliyetine sahip bir insana da mantık olarak mor ötesi veya kızıl ötesi konilerin enjekte edilebileceğini de düşünebiliriz burada.

Ama Amerikan Federal Gıda ve İlaç Kurumu henüz bu tedavi için onay vermiş durumda değil…

Henüz ikna olmuş değiller.

Bekleyip göreceğiz.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi. En başta ERKEKLERİN %10’u renk körü demiştim hatırlarsınız.

Bunun nedenine bir bakalım.

Bu tesadüf değil.

Ve belki de eşi “Aşkım Fuşya Bluzumu Bulamıyorum” dediğinde erkeğin “FUŞ NE?” demesi ve gösterdiğinde “E MOR BU?” demesinin nedeni de burada…

Tüm Reklamları Kapat

Baştan bahsettiğim gözdeki fotoreseptörler, yani renk konileri X kromozomunda bulunuyor.

Biliyorsunuz erkekte 1 tane X kromozomu bulunur. Kadınlarda ise 2.

Yani kadınlarda renk konilerini oluşturan genlerden iki tane bulunuyor. Ve normal şartlarda sadece biri aktif olduğu için normal bir görme yetisine sahip oluyorlar.

Ama bu noktada şunu düşünmek çok ama çok mantıklı geliyor insana.

Tüm Reklamları Kapat

“E kullanılmayan diğer gen de aktive olamaz mı? Devreye giremez mi? Ve kadınlara daha güçlü bir renk algısı katamaz mı?”

Cevap. Evet. Yani teorik olarak evet.

Yani mesela bahsettiğimiz kullanılmayan gen bir tür dönüşüme uğrayıp 4. Bir renk konisi oluşturur ve bu da atıyorum sarı renk konisi olursa diğer renklerle birlikte yüzlerce ve hatta binlerce renk tonu ortaya çıkar diyebiliriz…

Aslında DNA testi ile de bu renk konilerinin varlığı anlaşılabiliyor.

Tüm Reklamları Kapat

Ve bir bilim insanı rasgele bu testleri yapmaya başlıyor.

Ve bu teoriyi de kanıtlayan bir kadın buluyor.

Bir kadında dördüncü bir renk konisinin oluştuğunu görüyor…

Bir TETRAKROMAT.

Tüm Reklamları Kapat

Tetrakromat ne mi? Normalde insanların çoğunluğu TRIKROMAT’tır. Yani 3 koniye sahiptir.

TETRAKROMATLARDA ise 4 tane.

Hatta test yapalım mı hemen.

Şimdi bir renk tablosu göstereceğim size.

Tüm Reklamları Kapat

Videoyu durdurun ve kaç renk gördüğünüzü sayın lütfen.

39’dan fazla renk gördüyseniz sizin de bir TetraKromat olma ihtimaliniz var…

Bir TriKromat 1 milyon kadar renk tonunu algılayabilirken, bir tetrakromatta bu 10 milyona kadar çıkabiliyor…

Sebebi de işte bu bahsettiğimiz ekstra bir renk konisi..

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi 16 koniye sahip Karides daha acayip gelmeye başladı mı?

Ama bir TetraKromat olduğunuzda hayat çok farklı gelmeyebilir size…

Neden mi?

Çünkü benim gibi TriKromatların dünyasında yaşıyorsunuz. Bu hazırladığım videoda dahi kullanılan renkler benim algılayabileceğim renk skalası içinde. Trafik ışıkları, dergiler, kitaplar, tablolar…

Tüm Reklamları Kapat

Büyük çoğunluğu TriKromatların eserleri. Yani biz bildiğimiz renkleri kullanıyoruz…

Sizin bildiğiniz, görebildiğiniz renkleri biz bilmiyoruz.

O yüzden üretmiyoruz da…

Kusura bakmayın…

Tüm Reklamları Kapat

Ama az önce bahsettiğim kadın var ya. TetraKromat olan…

Mesleğini merak ediyor musunuz?

Kendisi bir İç Mimar…

Ve tetrakromatların büyük çoğunluğu da tasarım, sanat gibi yaratıcılık isteyen işlerde çalışıyor… Hepimize ilginç gelen tasarımlar ortaya çıkarıyorlar…

Tüm Reklamları Kapat

Bizim renksiz dünyamıza bilmediğimiz renkler katıyorlar… Belki biz çoğunu göremiyoruz ama görebildiğimiz ama aklımıza gelmeyen renk tonlarını öğretiyorlar bize.

O yüzden teşekkür etmekte de fayda var…

Yani.

İnsanların çoğu 3 renkle idare etmek durumunda.

Tüm Reklamları Kapat

O yüzden televizyonlarda gördüğünüz tüm renkli gösteriler, diziler, filmler… Hepsi 3 renkten oluşur… RGB derler biliyorsunuz. Red Green Blue… Kırmızı, Yeşil, Mavi… Gözlerimizde bulunan 3 renk konisinin renkleri bunlar…

Gördüğümüz tüm renkler bu üç rengin karışımı… TetraKromatlar ve mantis karidesinin gördüğü tüm renkler çoğumuz için “ötesi”…

Sınırlarımız belli.

Nasıl sadece belli bir yüksekliğe kadar zıplayabiliyorsak, nasıl koşabileceğimiz maksimum hız belliyse, nasıl iki elimizle taşıyabileceğimiz karpuz sayısı belliyse… Görebileceğimiz renk sayısı da belli. Hayal edebileceğimiz renk sayısı da öyle…

Tüm Reklamları Kapat

Quantum fiziğini ya da kara delikleri de o yüzden pek anlamlandıramıyoruz…

Atomik seviyede tüm fizik kurallarının geçerliliğini yitirdiğini biliyoruz ama bunun nasıl olduğunu, nasıl bir değişiklikten bahsettiğini bilmiyoruz…

Anlamlandıramadığımız birçok şey var…

Bunun sebebi ise bahsettiğim gibi fiziksel sınırlar…

Tüm Reklamları Kapat

Ama Newton gibi adamlar bu sınırları zorlayarak bize anlamsız gelen durumları anlamlı hale getirebiliyorlar…

O yüzden aslında sınırların nerede başladığı ve bittiği biraz da bizim o sınırı nereye koyduğumuza bağlı…

Belki yeni bir renk göremeyiz ya da yeni bir renk hayal edemeyiz ama burada soru şu…

Görebildiğimiz tüm renkleri gördük mü gerçekten?

Tüm Reklamları Kapat

Deneyimleyebileceğimiz tüm renkleri yakalamaya çalıştık mı?

Belki birgün bahsettiğim deney onay alır ve biz de renk skalamızı geliştirmek için bir iğne olabiliriz…

Ama o güne kadar daha çok renk görmeye çalışabiliriz…

Hayat çoğunlukla görebildiklerimizden çok daha fazlasıdır…

Tüm Reklamları Kapat

Yeni şeyleri denemekten vazgeçmeyin…

Ve her zaman olduğu gibi….

İyi ki varsınız.

Sevgiler!

260 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Bebar Bilim. Renk. (8 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: bebarbilim.net | Arşiv Bağlantısı
0
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Mustafa Kemal
Mustafa Kemal
4,560 UP
Bu konu hakkında meraklıyım.
Orijinal Soru: Farklı renkler keşfedilebilir mi?

Temel olarak, başka renkleri keşfedemeyiz. Çünkü insanlar üç rengi ve bu üç rengin karışımını görmek için evrimleşmişlerdir. Bu soruyla alakalı başka bir soruyu düşünürsek: "Peki başka bir rengi hayal edebilir miyiz?". Bu kulağa biraz daha mümkün geliyor. Koni hücreleri, spektrum yok; sadece beynimiz... Ancak ne yazık ki, daha önce deneyimlemediğimiz bir şeyi algılayamayız. Doğada gözleri bizden çok daha gelişmiş olan ve bizden çok daha fazla renk görebilen bir hayvan var: Mantis Karidesi! Mantis Karidesi'nin gördüğü bazı renkleri bize tarif etmesini bir şekilde sağlasak bile, bu işe yaramaz. Mesela siz daha önce yeşil rengi hiç görmemiş biri olsanız ve ben size onu tarif etmeye çalışsam kavrayamazsınız.

Hadi deneyelim! Çimenin rengi. Doğal ve organik. Sağlığın, canlılığın ve hayatın simgesi. Aslında sarı ve mavi, ama ikisi de değil. Tamamen, büsbütün yeşil. Ve eğer sen onu daha önce görmeseydin, nasıl bir şey olduğunu asla bilemezdin.

Tüm Reklamları Kapat

Özetle: sadece görünür spektrum'u (gökkuşağının renklerini) görebiliriz, ve başka hiçbir şeyi göremeyiz. Ve daha önce deneyimlemediğin bir rengi de hayal edemezsin. Bu senin duyularının ve beyinin sınırları... Yani, bunlar senin hayatının geri kalanı boyunca sıkıştığın renkler. Bir daha asla farklı bir renk göremeyecek veya hayal edemeyeceksin. Bir dakika bunu hazmetmeye çalış ve sonrasında hayatına devam et - yedi (7) renge sıkışmış olan hayatına-. Tarih boyunca milyarlarca insanın her tarafında olan aynı 7 renk.[1]

Ah, şimdi Mantis Karidesi olmak vardı![2]

Not: Yabancı bir siteden kendim çeviri yaptım, eğer yazım hataları vs. olursa benim hatamdır; kusura bakma. Umarım yardımcı olabilmişimdir!

Kaynaklar

  1. A. R. Lawson. Why Can’t We Imagine A New Colour? - Amelia R. Lawson - Medium. (9 Haziran 2021). Alındığı Yer: Medium | Arşiv Bağlantısı
  2. Wikipedia. Kabuklu Çeşidi. (8 Temmuz 2016). Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
0
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close