Başta evet, sonda hayır!
Genetik şifrelerine kabaca bakacak olursak evet. Çünkü iki temel hedefi vardır: Hayatta kal, soyunu sürdür. Fakat biraz derinlemesine bakarsak, hayatta kalmak ve soyunu sürdürmek olgusunun, insan gibi cılız bir varlığı kendisi gibi cılız bir diğer benzeri varlıkla dayanışmaya iter. Bunu türümüzün gönüllü olarak yaptığını görürüz. Fakat arka planına bakıldığında, aynı zamanda gönüllülük denen meselenin aslında zorunluluğu kavramaktan başka bir anlam taşımadığını da görürüz. Türümüzü evrimin tepesine oturtan şey kanımca bu. Dolayısıyla insan “zorunlu-gönüllü” olarak bencil bir varlık değildir.
Peki, gönüllülük dediğimiz şey aslında kavranmış, mecbur olduğumuz bir zorunluluksa; bu, insanı bencil yapmaz mı? Nasıl ve nereden baktığımıza göre değişir.
Şayet bu zorunluluk tek taraflı bir çıkara hizmet ediyor ise evet. Fakat zorunlu kurulan ortaklıktan her iki taraf da fayda görüyor ise (Ki, besin zincirinin tepesinde oluşumuzu ve medeniyetimizi (tüm eksikliklerine rağmen) buna borçluyuz) , hayır "insan bencil bir varlık değildir." diyebiliriz.
Zorunlu gönüllülüğü şöyle de ifade edebiliriz. Bizler hayatımızı sürdürebilmek için günlük gıda ihtiyacımızı almak zorundayız, uyumak zorundayız, tuvaletimizi yapmak zorundayız, en düşük standartlarda da olsa sevdiklerimizle sosyal bir bağ kurmak zorundayız. Hangimiz bunu zorla (İstisnalar hariç) yapıyor. Ve aslında hangisi zorunlu değil… Dolayısıyla biz insanlar (istisnalar bu ara bayağı artmış olmasına rağmen) doğamız gereği istesek de bencil olamayız. Bu, gönüllülükten ya da zorunluluğu kavramış olmaktan kaynaklı olsun fark etmez.
[1]
Kaynaklar
- Friedrich Engels. (2016). Doğanın Diyalektiği. Yayınevi: Yason Yayınları. sf: 356.