Bireyin yaşamının, varoluşunun anlamsızlığı düşüncesi onu eylemsizliğe sürükler. Bireyin yaşamını, varoluşunu anlamlandırması onun sorumluluğu olmalıdır. Varoluşçu psikolojide bireyin kendi yaşamı dışında bir anlam araması, kendi yaşamına karşı büyük bir sorumsuzluk olarak algılanır.
Victor Frankl’ın ''Man's search for meaning'' adlı kitabında hiç kuşkusuz, insanı anlam arayışına sürükleyen en büyük olgulardan biri olan savaşın üzerinde durmuştur. Frankl 3 yıl boyunca toplama kampında yaptığı gözlemlerler ile hayattan hiçbir beklentisi olmayanların, herhangi bir amacı olanlardan önce öldüklerini gözlemlemiştir. Bu durumun yaştan bağımsız olduğunu vurgulamıştır. Dolayısı ile bireyin yaşamını sürdürmesi adına, varoluşunun bir anlamı olarak bir amaca yönelik hedefinin olması şarttır.
Hayatın, yaşamımızın anlamı nedir sorusu geçmişten bu yana en çok sorulan, yanıt aranan sorulardan biri. Filozoflar bu soruya muhtelif cevaplar vermişler; kimi yaşamın anlamını sevgi, kimi acı, kimi öğrenmek olarak tanımlamıştır. Ramana maharshi'ye bu soru yöneltildiğinde, hayatın anlamı bu soruyu sormanızdır demiştir.
Hayata karşı geliştirdiğimiz tavır, edindiğimiz mücadele yöntemi ve diğer insanlar ile olan etkileşimimiz...
İngmar Bergman'ın ''the seventh seal'' ve Frank Capra'nın ''It's a Wonderful Life'' filmleri izlemeni tavsiye ederim.