İnsanı kendi bilişsel kapasitesi, içsel tutarlılığı ile uyumlu, etik davranmasına ya da aksi şekilde kural tanımaz, hiçe sayan, yok eden davranış biçimlerine iten tek faktör ölüm farkındalığı ile olan etkileşimi değil aslında.
Bireyin yaşamına yüklediği anlam açısından kullandığı referanslar daha çok serebral korteksin gelişmişliği ile ulaşılan bilinç düzeyinin önerdiği etik evrensel insani değerler çünkü. Öleceğini bilmek, bu konuya yaklaşımda fazladan bir derinlik katacaktır, bir bedenin sorumluluğu ve sınırlı bir zamanın değerlendirilmesinin planlanması açısından önemini artıracaktır. Ancak bu bir genelleme tabii ki. Sınırlı bir zamanın kişinin kendi arzu ve isteklerinin kuralsız koşulsuz yerine gelmesi için araç olması gerektiği şeklinde de yorumlanabilir ölüm. Aslında bu noktada fabrika ayarlarına zıt bir yaklaşım sergilendiği için asıl bağımlılık ve gelişme karşıtı yaklaşım böyle bir zeminde oluşur malesef. Beyin için nöron ağlarının gelişmesi, korteksin güçlenmesi, kısaca teknik olarak insan olabilmenin kuralları görmezden gelinirse, hırslarını isteklerini kuralsızca tatmine kalkışırsa, kişi insanlıktan çıkacaktır bu yönü ile. Kendi içsel yönetimini sağlayamamış bir kişinin sınırlı bir zaman dilimini sağlıklı planlaması da oldukça zor olacaktır.
Görüyoruz ki, bireyi insan yapan da, insanlıktan çıkaran da yine kendisi. Dış uyaranları yorumlama biçimi. Kendi ile olan etkileşimini, gelişimini ele alma biçimi. Dön dolaş geliyoruz aynı sonuca: gelişim ve psikolojik denge arayışı birey için OLMAZSA OLMAZ. Bunun için gösterilen çaba oranında olabilecek en iyi versiyonuna geçecek ve kararları da merkezine en yakın haline gelme ihtimalini artıracaktır. İşte bu hale gelmeden kişinin ölümü yaşamı varoluşunu değerlendirmede merkeze şüphe ve araştırmayı koymalı. Ki bu çabayı vermesinin gerekliliğini anlayabilsin. Gelişmeye geçebilsin, insanlıktan çıkmayı bir alternatif olarak görebilecek hale gelmesin.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Kaynak. (6 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 6 Nisan 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı