İnanmak, belirli bir tanımı olsa da değişken ve bazı durumlarda gerçeklerle sorunlu bir ilişkisi olan bir olgu. Ben buraya yazarken, "Evrim Ağacı diye bir sitenin varolmadığına inanıyorum" desem ne dersiniz? Saçmaladığımı düşünürsünüz. İnanmak, bir çok durumda, saçmalık olarak adlandırılabilecek iddialara zemin sağlayan bir duygu. Dünyanın düz olduğuna inananlar var. Tıbbi buluşların, ilaçların hiç bir işe yaramadığına inananlar var. Evrime inanmayanlar var. Ve daha sayısız örnek.
Aşk, bizim bir duygu durumuna verdiğimiz bir isim. Herkes buna başka bir isim verebilir. Temel olarak aşkı, kendi geninle birleştirmeyi uygun gördüğün geni gördüğünde duyduğun mutluluk ve coşku hâli olarak tanımlarsak, milyarlarca insan bu duygunun ve coşku hâlinin var olduğuna inanıyorsa, bunu hissettiklerini biliyorlarsa, bu hissin başkalarının hissettiği ile benzer olduğunu da biliyorlarsa ve o hissin aşk olduğunu düşünüyorlarsa "böyle bir şey yoktur" demek ciddiye alınacak bir iddia olmuyor. Aşk var. Bir kişinin, o duyguyu hissetmemiş olması başka bir şey, "milyarlarca insan böyle bir şey hissetmemiştir, herkes yalan söylüyor" demek başka bir şey. Aşk var. O kişi inansa da inanmasa da var.
Ha o kişinin, aşkın varlığına inanması için hissetmesi gerekiyorsa da bu, o kişiye özel bir şey ki bence bir çelişki. Hissettiğinde zaten aşkın varlığından emin olursun, inanmana gerek kalmaz. Ama aşka inanmayan birinin aşkı beklemesi de ayrı bir çelişki, kendi içinde mantıksız. Aşkı bekleyen ya da arzulayan biri zaten onun varlığına inanıyor hatta onun varlığını biliyor demektir. Sadece kendisi o aşkı hissedebilir mi ona emin olmayabilir. Bu da o kişinin özeli. Aşkın varlığı/yokluğu ile ilgili bir durum değil.