Harika bir noktaya parmak basmışsın bu arada; bu asldında, felsefenin ve fiziğin "ya sabır" çektiği en büyük baş ağrılarından biridir. Doğa kanunlarının ilk neden olabileceğini düşünmek çok mantıklı, ta ki o kanunların işleyeceği bir "dükkan" olmadan, yani evrenin kendisi olmadan, ne işe yarayacaklarını sorgulayana kadar. Problem şu ki, biz doğa kanunlarını evreni başlatan preskriptif (emredici) birer yönetici gibi düşünüyoruz, halbuki onlar daha çok olan biteni şaşkınlıkla not alan deskriptif (tanımlayıcı) birer stajyer gibidir. Yani, Entropi Kanunu, Big Bang'i başlatmak için sabah erken kalkıp mesaiye başlamadı; daha ziyade, ortada devasa bir patlama ve kaos olunca olay yerine gelip, "Arkadaşlar, not alıyorum, burası giderek daha da dağınık bir hal alıyor," diyen bir zabıta memuruna benziyor. Bu kanunların ontolojik statüsü, yani varlıklarının ne menem bir şey olduğu, evrenden önce gelen bir yazılım kodu değil, evrenin kendi dokusunun bir parçasıdır. Bazı kozmolojik modeller, mesela Hartle-Hawking durumu, başlangıcı olmayan bir evren önererek bu sorunu "hileyle" çözer; zamanın kendisi evrenle başladığı için "öncesi" diye bir kavram anlamsızlaşır. Bir diğer ihtimal ise kuantum dalgalanmalarıdır; yani evren, "hiçliğin" metafiziksel banka hesabından çektiği bir kredidir, bir nedenle değil, bir sistem açığıyla var olmuştur. Sonuçta evren bir "ilk neden" yerine, can sıkıcı bir kaba gerçek (brute fact) olabilir. Kanunlar oyunu başlatmadı, onlar sadece çoktan başlamış ve son sürat devam eden oyunun kuralları. Evrenin nihai soğuk esprisi de bu bence: "Varım. Alışsan iyi olur."