Bu konuda net bir bilgi ile karşılaşmadım, ancak bunu ışık ile görmenin oluşumu açısından yorumlarsak muhtemelen duyma yapısı da zamanla kademeli olarak gelişti. Ancak bunun için sürekli ve yüksek sesin güçlü uyaran olduğu bir ortama ihtiyaç olduğu da kesin gibi. Yada en azından çok sık ve yüksek şekilde ses titreşimlerin var olduğu ortam. Bu havadaki titreşimler kulak yokken kafatasına veya daha genel olarak kemiklere çarptığında da ilk olarak beyinde uzun vadede ses işleme özelliğinin ilk adımları başlamış olabilir. Nitekim bugün bazı kulaklıklar kemik yolu ile ses iletimini kullanabiliyor. Beyindeki bu değişim ile de seslerin işlenmesine dair daha işlevsel bir organ olarak kulak gelişimi başlamış olabilir. Tabi ilk olarak sesin uyarımı ile beyinde ses titreşimi işleme süreci başladı ise bu durumda beyinde başlayan gelişmenin esasen kulak yapısının ortaya çıkması için zorunlu olacağını tahmin edebiliriz. Üstelik görmek ve duymak özünde beyinle ilgili işlevlerdir. Çünkü örneğin yılanların kulağı yoktur ve dilleri ile 'duyarlar'. Dilleri ses titreşimleri için çok hassas yapıdadır ve bu sayede dilleri yolu ile beyinleri bu titreşimleri işleyebilir. Yani burada bir uyaranı işlerken organdan çok aslında beynin durumunun önemli olduğunu anlıyoruz. Duyma verisini işleme bazen kulakla bazen örnekteki gibi dil gibi bir organla da olabilir. Buna benzer bir çok örneği başka canlılarda bulmak mümkün Örneğin görmek için de benzer bir durum söz konusudur. Yarasalar kör olmasa da bazı türlerin gözleri oldukça zayıftır ve bu nedenle çıkardıkları sesler sayesinde kulaklarının hassas veri işlemesi sayesinde kulakları ile 'görürler' mesela. Yine gözünüzü kapattığınızda görme eylemi esasen karanlık için devam eder. Çünkü gören esasen göz değil (yani görme verisini işleyen ana organ göz değil) aslında beyindir. Örneğin görmeyen insanların beyni zamanla dokunma konusunda gelişerek zamanla dokunarak 'görmeye' (hassas veri işlemeye) başlar. Yani dokunarak veri işleme konusunda ileri düzeye taşınır ve böylece dokunarak beyinleri 'görmeye' ve zihinlerinde imgelemeye başlar. Bu nedenle görmek duymak gibi veri işleme durumlarında belirleyici olan şeyin aslında temelde beynin durumu olduğunu anlıyoruz.