1. soru için:
Hume Yasası olgu önermelerinden -yani sonu -dir, -dır ile biten önermelerden normatif önermelerin çıkarsanamayacağını söyler. Mesela "Ali acı çekmekten rahatsız olmaktadır." önermesine sonu -dır veya -dir ile biten herhangi bir olgu önermesini eklemek yoluyla hiçbir şekilde "Ali'ye acı çektirilmemelidir.", "Ali'ye acı çektirilmesi yanlıştır.", "Ali'ye acı çektirilmesi kötüdür." önermelerine ulaşamayız. Bu sonuçlara ulaşabilmek için ilk olgu önermemize açıktan ya da örtülü bir şekilde değer veya yükümlülük içeren normatif bir önerme eklememiz gerekir. Tek başına olgusal önermelerden mantıksal çıkarım yoluyla değer/yükümlülük bildiren önerme çıkaramayız yani. Çıkarabilmemiz için başka normatif önermeler eklememiz gerekir.
Hume Yasası ahlaki gerçekleri başka kavramlarla açıklamaya çalışan bütün ahlak teorilerinin başarısızlığını göstermek için kullanılabilme amacını taşıyor aslında. Mesela bir şeyin acı çektirmesinden kötü olduğuna ulaşamadığınız gibi Tanrı'nın emretmesiyle de iyi olduğuna ulaşamıyorsunuz Hume Yasası'na göre. Ama indirgemeci ahlaki teorileri savunanların bu yasayı yalın biçimiyle kabul edip sonucundan kaçınmalarını sağlayacak 2 kolay yol var. Bazı olguların aynı zamanda normatif/ahlaki olgularla nihai anlamda özdeş olduğu ya da normatif kavramların çeşitli türden olgularda -mesela kişilerin zihinsel özellikleri, olayların ve durumların nitelikleri gibi- temellendiği söylenebilir. Bu durumda kişiler, olaylar, ve olguların ahlaki gerçeklerle olan ilişkisi katı mantıksal çıkarsanabilir mantıksal bir ilişki değil de metafiziksel temellendirme ilişkilerine (grounding, ontological dependance vb.) benzeyecektir. Bu durumda normatif gerçeklerin olgu önermelerinden salt mantıksal çıkarımla çıkarsanamıyor olmaları indirgemeci ahlak teorileri için sorun yaratmayacaktır diyebiliriz.
Biraz karmaşık oldu ama umarım yazdığım anlaşılmıştır.
2. soru:
Russell her en kadar felsefenin pek çok alanında ses getirmiş çalışmaları olan bir felsefeci olsa da felsefe tarihi onun uzmanlık alanlarından biri değil. Bu konuda yazdığı kitap da ders notlarının derlemesi, yani özellikle konuya eğilerek yazdığı bir kitap değil. Batı Felsefesinin Tarihi'nde pek çok filozofun fikirlerini yanlış yansıttığı yönünde yaygın bir fikir birliği var. O nedenle Russell yerine asıl alanları felsefe tarihi olan Frederick Copleston ve Anthony Kenny'nin felsefe tarihi kitaplarını tavsiye ediyorum. Sorun kitapların anlaşılırlığı değil, Russell'ın yazımı anlaşılırdır. Ama nitelik açısından daha iyi kitaplar varken Russell'dan felsefe tarihi okunmaması lazım.