İnsanları çoğu zaman yanıltan şey dil ve dilin kullanımıdır. Siz soruda 'yaratmak' kavramını oluşturmak olarak kullanmışsınız bu açık ama bunu tanrısal bir yaratma olarak anlamak henüz dil ile ilgili yeterince bilgi, deneyim ve sorgulama olmadığını gösterir. Günlük dilde kelimelerin asıl anlamı yanında yan anlamlarda da kullanımı mümkündür. Çünkü zihinlerimiz çağrışımlı işler ve bazı kavramların bazı unsurlarını alıp diğer bir kavramın yerine kullanır. İsimlendirmelerde de aynı durum geçerlidir bu özellikten dolayı. Örneğin 'hücre' kelimesi aynı zamanda zihinlerimiz için 'küçük' kavramını da çağrıştırır ve bu nedenle bir cezaevinde küçük bir odaya da hücre denir. İki kavramın kullanımındaki ortak zihinsel bağlantıyı açıkça gördüğünüzü ümit ediyorum.
Gelelim sorunuza evrendeki tüm iş ve oluş hayal edilemezlikten gelir. Dün olmayan varlıklar bugün ortaya çıkar. Bu ise bizi aşar. Örneğin bizler deneyimsiz herhangi bir olmayan şeyi hayal edemeyiz. Mesela hiç yemedigimiz bir meyvenin tadını veya hiç görmediğimiz rengi. Peki evren bu hayal edilemezliği nasıl hayal edilebilir kılıyor. Bu çok ciddi bir soru. Bu soru bizi evrende yaratıcı bir bilinç var mı ya kadar götürür.
Diğer konu evrende eser maddesi var mı. Eser veya ether denilen madde bir nevi evrenin en temel dokusudur. Bütün varlıklar bu doku üzerinde görünür varlık sahnesine çıkar ve daha sonra kaybolurlar. Bu eser maddesinin varlığı önceleri red edildi büyük tartışmalara neden oldu. Ama şimdilerde yeniden gündemde. Eğer madde ve uzay bizim algıladığımız gibi ayrı değil de bütün ise ki büyük olasılık taşır. O halde evren bir deniz suyu üzerinde var olan varlıklar ise bu su üzerindeki köpük nevinde olur. Yani bu durumda aslolan evrenin bu temel yapısıdır. Dahası da var ki böyle bir durumda evrenin her noktası herşeyi ortaya çıkarma potansiyelini de taşır. Yani bu demek olur ki evrende bir sineğin var oluşu zorunlu değil yada diğer herhangi bir şey hatta fizik yasaları bile. Bu durumda kuantum köpük herşeyi an be an çalkantıları ile ortaya çıkarır. Yani herhangi bir zorunluluktan dolayı değil. Bir sineğin var olma koşullarını bizler zorunlu görürüz. Ama evren bakımından mikrodaki sonsuzluk makrodaki belirliliği nasıl oluşturuyor bilmiyoruz. Bu durumu evrenin nasıl bize tutarlı davrandığı ve tutarlı göründüğünü kadar götürebiliriz. Evrende gözlemlenemeyen mikro seviyede tutarlılık yerine kararsızlık ve belirsizlik var. Ne zaman ki birşeyler gözlemlenebilir seviyede ise biz tutarlı ve kararlı diye düşünüyoruz ama bu mikro seviyedeki kararsızlığı ortadan kaldırmıyor. Bizler çoğunluğun görüntüsündeki kararlılığın yanında azınlıktaki kararsızlığı göremiyoruz. Yani evrende kararlılık mutlak değil ve çoğunluğa ait bir kararlılık. Ancak evrende iş ve oluşu ise azınlığa dayalı kırılma noktaları belirliyor tıpkı kelebek etkisindeki gibi. Tek bir veya bir kaç donimo taşının yıkılması bütün sistemin değişmesine neden olabiliyor. Evrendeki gel gitli salınımlı süreçler denge kurulmasına da engel oluyor. Evrenin bu titrek yapısında gerçekte hiç bir şey önceden yüzde yüz belirli değildir.
Son olarak evreni oluşturan enerji yoktan var oldu ise evrenin içinde var olan ve var olacak herşey de yoktan var oldu, oluyor ve olacak demektir. Bunun zamanla veya sürece bağlı oluşması bu sonucu değiştirmez. Bu yüzden yoktan var eden bir yaratıcı düşüncesi için uzay, zaman, fizik yasaları ve herşey yaratılmıştır. Bu açıdan yaratıcı bilinç için bunların hiç biri sınırlayıcı ve tanımlayıcı değildir olmayacaktır.
Peki evren bu kadar titrek ve kararsız yapıda ise kendisinde meydana çıkan iş ve oluş neye göre nasıl yönleniyor. Evrende bir atomun var oluşu bile inanılmaz kararlı bir yapıyı gerektiriyor. Evrenin normalde kararlı yapıdaki maddeyi ortaya çıkarmak yerine bir radrasyon çorbası olmaması için hiç bir neden yoktur. Bu duruma tek verilebilecek cevap sonsuz evrenler içinde bizim evrenimizin tesadüfen bu yapıda olduğu ve buna izin verdiğidir. Ama yukarıda bahsettik evren mikro kararsızlık halinde ve kararlı yapılar bu kararsızlıktan türüyorsa aslında hiç bir şey belki de kararlı bile diyemeyiz.
Son olarak sorunuza dönersek bir gün kuantum köpükle oynamayı ve onu yönetmeyi becerirsek bir sinek oluşturmak sizin deyiminizle yaratmak mümkün olabilir.