Bu soruya cevap verebilmek için fayda-zarar ikiliğinin ne olduğunu incelememiz gerekli.
Bir kere an başta Harari sağolsun, günümüz insanının ve yaşantısının tüm bileşenlerini, yüzbinlerce yıl önce yaşamış insanların yaşam bileşenleri ile ölçüp tartma yaklaşımı hayatlarımıza peydah oldu ve işin içinden çıkamaz olduk. Yani neredeyse insanlar, "mağara adamının elinde ayfon mu vardı?" diye soracak. Bu çok ama çok yanlış bir yaklaşım. İnsan değişti, Dünya değişti, yaşam ortamlarımız, yaşama dinamiklerimiz değişti. "Bak ilkel insanda böyleydi" odağı çevresinde biçimlenen sohbetlerde öne sürülen argümanların çoğu yanlış zaten. Artık geçerli değiller.
Konumuz bağlamında, yüzbin yıl önceki insanın günlük kalori ihtiyacıyla, besine ulaşma kolaylığıyla, çevre ve doğayla mücadele etme güçlüğü ile, üreme dinamikleri ile, bedensel hareketlilik ve dayanım durumları ile günümüz insanı arasında nasıl bir benzerlik var? Hiç yok. Hiç alaka yok. Avcı-toplayıcı insan nerdeee, biz nerede? Kaloriye ihtiyacımız yok. Mineral, vitamin, element eksikliklerimiz yok. Mevsimsel değişimlerin beslenmemiz üzerine etkisi yok. İstediğimiz zaman üreyebiliyoruz, istemiyorsak hiç üremiyoruz. Kilometrelerce koşup geyik avlamak ya da aslandan kaçmak zorunda değiliz. Çocuklarımız iyi büyüsün diye elimizden geldiğince kalorili proteinli besinler için özel olarak çabalamak zorunda değiliz. Yani o kadar farklı bir Dünya ki bizim yaşadığımız Dünya, beslenme şeklimizin ilkel atalarımızla zerre alakası yok.
O zamanlar, yokluk çağları. Yok yani. Mızrağı fırlattın, ıskaladın, geyiği avlayamadın mı? O gün açsın, bitti. Döndün mağarana, yaktın ateşini, kıvrılıp uyudun, zaten bütün gün güneşin altında yürüyüp av aramışsın, yorgunluktan ölmüşsün, hâlin dermanın yok. Bu adamla, en büyük derdi işten çıkıp arabasına binip eve giderken uğradığı marketten dana jambon mu alsam antep sucuğu mu diye karar vermek (tabi ülkemiz için ekonomik şartlar var, o ayrı) olan adam arasında nasıl bir beslenme ortaklığı gözetebiliriz ki?
Özetle... Harari değerli, önemli bir yazar ama onun sebep olduğu çok kötü bir durum var. Günümüz yaşam dinamiklerini, yüzbinlerce yıl öncesinin yaşamsal dinamiklerle açıklamaya çalışma eğilimi. Bu çok yanlış bir yaklaşım. Dünya da değişti, insan da. Bunu görebiliriz umarım.