Sorunuzdaki "kullanılma" kelimesi şüpheli bir kasıt içeriyor. İlla bu kelime bağlamında cevap istediğinizi varsayarsak bırakın hayvan-insan ilişkilerini hiç bir ilişki türü pek de erdemli sayılmaz. Çünkü o mantıkla eşler de birbirini üremek için kullanırlar, ebeveynler çocuklarını genlerini bırakmak ve muhafaza etmek için kullanırlar, çocuklar ebeveynlerini "senin genini taşıyorum, ne dersem yapacaksın" gibilerinden zaten akla gelebilecek her şey için birer köle gibi kullanırlar, ki mevcut durum neredeyse aynen budur. İşverenler çalışanlarını kullanırlar ve çalışanlar da işverenlerini kullanırlar. Sanatçılar duygularını ve fikirlerini sömürdükleri sanatseverleri kullanırlar, sanatseverler zaten sanatçıları kullanırlar vs. Bu denge sonsuza gider.
Ama bu kullanmayı, karşılıklı bir sözleşme olarak görürsek ve iki taraf da kendi istek ve iradeleri ile söz konusu ilişkiye girerlerse ortada bir kullanmadan bahsetmek pek de doğru olmaz.
Bu bağlamda, yukarıda andığım tüm ilişki türlerini incelersek, çocuk yapmak dışında hepsinde aslında bir sözleşme söz konusudur. Birileri bir şey vaat eder, diğeri de bu vaade cevap verir. Bu durumda da ortada bir kullanma yoktur.
Gelelim hayvan meselesine... Aslında hayvanseverlerin büyük çoğunluğu, kendilerini pek sevgi dolu, pek doğa dostu, pek yaşama ve hayvanlara kutsiyet atayan insanlar olarak görseler de aslında gerçekler bunu tam zıttı. Neden? Çünkü bir hayvanı pek küçük yaşta evimize alıyoruz ve onun, başka hiç bir tür yaşamı ve ortamı tanımasına ve kendi istediği yaşam biçimini seçip deneyimlemesine izin vermeden onun, evimizi ve bizi sevmesini sağlamaya çalışıyoruz. Hayvanın, evi ve bizi sevmekten başka bir çaresi zaten olmuyor. Bu aslında düpedüz esaret. Küçücük bir kedi ya da köpek düşünün. Doğmuş, onu alıp bakıp birkaç ay belirli bir güce getirmişiz. Onun, bizimle evde ya da sokakta diğer hayvanlar ve insanlarla yaşamak isteyip istemediğini umursuyor muyuz? Ona seçenek veriyor muyuz? Hayır. Hatta o, ev hayatına tamamen alışmış oluyor ve sokakta yaşama gücü kalmıyor. Bu esarettir. Sürekli camdan bakan, kapıyı açtığınızda dışarıya kendi iradesi ile çıkan bir hayvanınız varsa ve siz onu eve sokuyor iseniz onu esir tutuyorsunuz demektir. Ama, eğer hayvan evde bizimle mutlu ise burada irade vardır, tercih vardır. Bİz o hayvana sevgi, yemek, güvenlik, sıcak ve huzurlu bir ev veririz, o da bize sevgi, ilgi, sevimlilik, eğlence vs. verir. Bu sözleşmede bir şüphe yok. Ama ortada bir sözleşme var.
Şimdi de gelelim hayvanların eğlence sektöründe kullanılması meselesine... Aslında açıklamalarımla yüksek oranda cevap verdim bile. Eziyet, zorlama, ödül vs. gibi dinamikleri söz konusu olmayıp ortada biz sözleşme var ise, hayvanlar eğlence için kullanılabilir. Çünkü o hayvanı, insanları eğlendirmek için kullanan insanlar o hayvana aslında onun da icra etmekten keyif aldığı bir faaliyet alanı sunuyorlardır. Müzisyenle ya da sinemacıyla yapımcı gibi. Ressamla sanat galerisi sahibi gibi. Takım sahibi ile teknik direktör ya da futbolcu gibi. Hakkaniyetli bir sözleşme. Sirk sahibi hayvanları bakar, besler, onları mutlu eder, onları eğitir ve onların becerilerini sergilemesine olanak verir. Burada hiç bir sorun yok. Sorun hayvanların zorlanmasına, eziyet görmesinde, şartlandırılmasında ve kötü şartlarda muhafaza edilmesinde. Ve zaten hepimiz, o hayvanların zorlandığını, kötü şartlarda yaşatıldığını, eziyet gördüklerini biliyoruz. Bu nedenle hayvanların eğlence amaçlı kullanılmasına her şekilde karşıyız. Ama belki de iyi şartlara sahip olduğu sürece insanları eğlendirmekten keyif alacak hayvanlar da vardır? Ki aslında belki değil, bunun olduğunu hepimiz iyi biliyoruz. Evimizdeki hayvanımız ne şirinlikler yapıyor bizlere. Ve dediğim gibi bir hayvanı sirkte hapsedip kullanmakla evde hapsedip kullanmak arasında, iradi ve tercih açısından bir fark yok. İkisi de hayvanın tercihi değil. Bizim tercihimiz.
Dediğim gibi hayvanların eğlence amaçlı kullanılmasına karşıyız. Ama bu karşılık felsefi, duygusal olmayabilir hatta olmamalı. Hayvanlar bunu kendileri istiyor ve tercih ediyor olabilir. Bundan mutlu olabilirler. Gerçek hayvansever bence, hayvanların tercihlerini yapmalarına izin veren insandır. Kendi adıma alıp 1,5 yıl bakıp beslediğim kedimi, kendisi öyle istediği için sokağa bıraktım. Çünkü gayet iyi bakılıyor, besleniyor, ilgi ve sevgi görüyor olsa da gözü ve aklı sokaktaydı. Alıştıra alıştıra onu sokakla tanıştırdım ve sonunda gözetimle bıraktım. Bir hafta sonra beni tanımadı bile. Gayet de mutluydu. Evde olduğundan çok daha mutluydu. Peki soruyorum: Kaç hayvan sahibi, hayvanına bu tercih hakkını veriyor? İşte sirklerde kötü şartlar ve zorlama olduğu için hiç bir hayvanın o hayatı tercih etmeyeceği çok açık. O nedenle karşıyız buna. Ama hayvanların tercihlerine saygı duyan ve onları iyi şartlarda bakıp muhafaza eden iş sahibi birileri olsa hayvanların eğlence amaçlı "barındırılması"nda hiç bir sakınca olmaz. Bahsettiğim gibi, sözleşme mantığı. Ben sana iyi şartlarda bir yaşam, sevgi ve becerilerini insanlarla paylaşabileceğin bir ortam vereyim. Sen de hem iyi bir hayat yaşa, hem de insanları eğlendir ve becerilerini sunma olanağı bul. Artık o hayvana bir sanatçı da denebilir bence. Ha böyle sirkler, eğlence sektörü yok mudur? Bilmiyoruz? Belki vardır. Varsa da öylesi bir yapıya karşı olmak mantıklı değildir bence.
Umarım bir pencere açabilmişimdir... Sağlıcakla...