Aristo hayatın amacı mutlu olmaktır diyor. Ancak mutlu olmak değişken bir kavramdır. Platon insan haz ve acı arasında gidip gelen bir hayvan gibidir diyor. Hazzı elde etmek ve acıdan kaçınmak mutluluğun formülü olabilir. Ancak mutluluk kişinin ihtiyaçlarına göre değişkendir. Maslow ihtiyaçlar pramiti olarak bilinen bir hiyerarşi olduğunu söyledi. En temel ihtiyaçlar barınma, güvenlik, onun üzerinde beslenme, onun üzerinde diğerleri gibi. En tepede ise insanın kendini gerçekleştirme isteği olduğunu söyledi. Yani her bireyin ihtiyacı farklıdır ve bu farklı bireylerin farklı şekilde tatmin ihtiyaçları bulunur. Alt seviyeden başlayarak kişiler ihtiyaçlarını tatmin ederek üst seviyeye çıkıyor ve bu şekilde kendini gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Ancak yukarıdaki açıklamalar tipik materyalist dünya görüşünü yansıtmaktadır. Çünkü insanın ihtiyaçları sadece maddi kaynaklı değildir. İnsan ruhunun varlığı çoğu filozof tarafından kabul edilmiştir ve ruh maddi hazlardan ve korkulardan etkilendiği gibi, manevi olarak da tatmin olmak ister. Bu manevi boşluk insandaki ölüm korkusu, yalnızlık, fakirlik, olaylar karşısında acizlik, ve bilinmezlik karşısında dayanacağı kendinden daha güçlü, bilgili, yardımsever ve adaletli bir üst varlığa olan ihtiyacı doğurmaktadır. İşte bu üst varlık başlangıçta anne, baba, arkadaş, dost iken ileriki aşamada Tanrı duygusuna çevrilir. İnsan çaresiz bir şekilde bu dünyada yaşarken içindeki bu Tanrı duygusu ona güven verir. İnanmaya olan ihtiyacı ona hayatta kalma mücadelesinde yeni bir anlam katar. Doğru adımlar attığına inanır, ancak yanlış adımlar atınca da Tanrısıyla konuşarak kendini daha iyiye götürmesi için, çaresiz durumlarda yardım etmesi için çağrıda bulunur. Hayatın ruhsal tatmini ise hem Tanrıdan yardım almak, hem de diğer varlıklara birşeyler vermek sayesinde gelişir. Veren insan kendinde Tanrısal bir güç hisseder ve bu duygu ona ölümsüzlük iksiri gibi hissettirir.
Sonuçta maddi, manevi ve duygusal ihtiçlarımız karşılanırsa bu dünyada bulunmamızın bir amacı vardır. Artık bu ihtiyaçlarımızı karşılamak mümkün değilse artık dünyadaki varlık nedenimiz ortadan kalkar ve amaçsız bir hayat zaten ölüm gibi gelir.