Eski topluluklarda kadına yüklenen anlam ile günümüzde kadına yüklenen anlam ne yazık ki çok değişti. Ben bunda kültürün değişmesini temel neden olarak görüyor ve dini, sosyolojik, ekonomik vb. tüm durumları da kültür başlığı altında toplamayı tercih ediyorum.
Tarımın bulunuşundan önce, insan fikrini kadın olarak düşünen ve doğa ile barış içinde olan bir kültürden bahsedebiliriz. Doğa ile insanın yakın ilişkisi doğurmak olgusu üzerinden kuruludur. Avcı/toplayıcı dönemde tüm doğaya atfedilen bir kutsallık vardır. Doğanın ve henüz ondan bütünüyle ayrılmamış olan insanlığın kurucu ilkesi dişildir3. Ekonomi, din, töre, üretim araçları ve aile düzeni gibi toplumsal cinsiyetçiliği dayatan kavramların Ataerkil düzenin gelişmesi ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Çünkü toplumsal dayanışma noktasında yapılması gereken işlerde fiziksel üstünlük gereği doğduğunda erkek ön plana çıkmaya başlamaktadır. Zaman içinde toplumlarda erkek egemenliği öyle bir noktaya gelmiştir ki bugün birçoğumuz toplumlarımızın bir zamanlar kadınlar tarafından yönetildiğinden bihaberiz4.
Eski Türk toplulukları anaerkil bir düzene sahipti,Orta Asya Türklerinde kadının çok önemli görevleri vardı. Örneğin İskitler'de, her kadının İskit erkekleri gibi savaşçı ve asker olarak yetiştirilmesi geleneği vardı. Bundan dolayıdır ki İskit'li göçebe kadınlar her savaşta erkekleriyle birlikte çarpışıyorlardı. Hatta Hunlar döneminde kağanın emirnameleri "Hakan buyuruyor" ifadesiyle başlamışsa geçerli bile sayılmazdı. Kadın öyle önemli bir yerdeydi yani. Yabancı devletlerin elçileri sadece hakanın huzuruna çıkmazlardı. Elçilerin kabulü esnasında hatunun da hakanla beraber olması gerekirdi.Bazen de hatunlar tek başlarına elçileri kabul ederlerdi. Örneğin; Avrupa Hun ülkesine gelen elçiler Attila'nın eşi Arıg-Han tarafından kabul edilerek devlet işleri görüşmekteydiler. Kabul törenlerinde, ziyafetlerde, şölenlerde hatun hakanın solunda otururdu. Siyasî ve idarî konulardaki görüşmeleri dinleyerek fikrini beyan eder hatta harp meclislerine bile katılırdı1.
Türklerin yaşadığı medeniyet dairelerine göre kadın; "avcı-toplayıcı cemiyette; oyunla, eğlenceyle meşgul bir varlık, atlı-göçebe toplumda; hayatın her safhasında faal, yerleşik medeniyet dairesinde ise; yaşadığı hayat tarzına bağlı olarak durgun ve atlı göçebe toplumdaki kadına nazaran pasif; fakat yine de erkeğinin yanında yer alır ve öyle görülürdü. Günümüz Türk toplumunda kadın davranışlarını içinde yaşadığı cemiyetin kabullerine uydurmak durumunda 2. Bu bağlamda kadınlar, ciddi anlamda bir baskıyla karşı karşıya kalmaktalar çünkü eskiden anaerkil bir yapıya sahip olan toplumumuz günümüzde ataerkil bir topluluğa doğru evrilmiştir. Toplum kurallarının bireyler üstündeki yaptırımlarını görmezden gelmek neredeyse imkansızdır, özellikle geleneklerine "sıkı sıkıya bağlı" bir toplum olduğumuz düşünülürse. Buradan hareketle içinde yaşadığımız toplum ve toplum kuralları herkesin uyması gereken ama özellikle kadın üzerinde etkisi olan bir kontrol mekanizmasıdır.
Tüm bu durumlar göz önüne alınacak olursa; günümüzde kadın olmanın zorluklarını inkar etmek yaşadığımız toplumun gerçeklerini görmezden gelmek demektir bana göre. Toplum olarak kadınlar o kadar büyük bir baskı altındalar ki... Evlenmeyi tercih etmese "Evde kalmış", iş hayatına atılmayı istese "Annelik, bir kadının en güzel kariyeridir.", kendisine güzel görünmek istese "Herkesin içinde böyle giyinemezsin.", mutlu olmak istese "Herkesin içinde gülemezsin, sen kadınsın." ve daha niceleri... Eleştiri okları nedense acımasızca hep kadına doğrultuluyor. Tüm bunların eğitimle aşılması gerektiğine inanan ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan bir kadın olarak bu sözlerimin yanlış tarafa çekileceği korkusuyla düşüncelerimi paylaşıyorum. Bu bile, son zamanlarda kadın üstünde kurulan baskının bir kanıtı olabilir. Ha, ben demiyorum ki "buna sebep olanların hepsi erkektir, hepsi asılsın, kesilsin." Toplumun kadına uyguladığı baskı konusunda sadece bir tarafa yüklenmenin haksızlık olduğunu düşünüyorum çünkü günümüzde kadın-erkek eşitliğine inanan ve kadın haklarını savunan erkeklerde var. Kadın haklarını savunan erkeklerin yanında kadının kadına uyguladığı şiddetin örnekleri de var. Kısacası hayatı zorlaştıran nedenlerin ana sebebi bana göre saygısızlık ve had bilmemektir. Bir insanın yönelimleri, inanışları, görünüşü hoşunuza gitmeyebilir ancak bu size o insanı eleştirme hakkı vermez. Bir insanı eleştirmeden önce hep kendime şunu sorarım: "Sen kimsin ki onun hayatını eleştirebiliyorsun? Onun hakkında ne biliyorsun?" Günümüzde insanlar, haddi olmayan meselelere o kadar çok karışıyorlar ki, insan olmak bile zor gelebiliyor bazen. Toplumsal anlamda birbirimize saygımızı kaybettiğimizden, kadın-erkek fark etmez, hayat tüm insanlar için zor bence.
Gündemimizde sürekli kadın cinayetlerinin olması, sürekli kadınlara şiddetin yer alması, sosyal medyada bazı şahsiyetlerin kadınları aşağılayıcı tutumlar sergilemeleri ve belirli bir kesimin (kadın-erkek fark etmez) bu şahısları desteklemesi gerçekten üzücü bir durum. Anlayamadığım sorun ise şu: Neden kadınlar hakkında bu kadar çok konuşuyoruz? Neden kadınları bu kadar kısıtlamaya çalışıyoruz? Neden kadınları korumak için onların özgürlük alanlarını tartışıyoruz? Tüm bu durumlara sebep olan faktörleri ortadan kaldırmaya çalışsak ya. Bunu neden yapamıyoruz? Ve en önemlisi de şu: Neden bu konuları ekranlarda tartışanlar çoğunlukla erkek?
Sorunu ortadan kaldırmaya çalışmak yerine insanları baskılama yoluna gidildiği için hayat zorlaşıyor bence. Ve konunun kadın olduğu yerlerde kadına söz hakkı verilmemesi de bu durumu körüklüyor. Okuduğunuz için teşekkürler ✨
Kaynaklar
- Yazar Yok. 14 Maddede Eskiden Devlet Yönetirken Bugün Evine Hapsedilmeye Çalışılan Türk Kadını. (15 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Türk Kültüründe Kadın. (15 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Kadın Cinsinin Dünya Ölçeğindeki Tarihi Mağlubiyeti. (15 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Anaerkil Toplumdan Ataerkil Topluma Geçiş. (15 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı