Gözyaşımız, gözün hemen üst kısmında bulunan gözyaşı bezi adı verilen yerde üretilir. Beyin bölgeleri, gözyaşı üretimi için uyarılır ve gözyaşı bezi üretime başlar. Gözyaşının % 98,2’si sudan oluşur. Geri kalan kısımda kan plazmasıyla aynı oranda üre ve plazmadakinden daha az oranda glikoz, tuzlar ve organik maddeler bulunur. Yani gözyaşı, içinde farklı oranlarda farklı maddeler bulunduran, birçok insan tarafından kötü bir şey gibi görülse de aslında birçok açıdan faydalı bir sıvıdır. Ve aslında dışarıdan tek çeşit gibi görünse de 3 çeşit gözyaşı (temel gözyaşı, refleksif gözyaşı, duygusal gözyaşı) vardır. Bu soru için temel gözyaşını ele alalım.[1]
1. Temel Gözyaşı
Temel gözyaşımız, gözümüzde sürekli olarak bulunan, göz yüzeyini nemlendirmek ve kuruluğun vereceği hasarların önüne geçmek, mikroskobik olarak pürüzsüz olamayan göz yüzeyini pürüzsüz optik bir yüzey haline getirmek, gözün kornea bölümüne ihtiyaç duyduğu oksijen ve diğer besinleri sağlamak ve gözü bakterilerden ve enfeksiyonlardan korumak gibi işlevleri sağlayan gözyaşı çeşidimizdir. Bu gözyaşı günde yaklaşık 300 ml olacak şekilde üretilir.[1]
...
Temel gözyaşımızın birtakım işlevleri olduğunu belirtmiştim. Bu işlevlerden biri de gözümüzün nemli kalmasını sağlamak ve kuruluğun vereceği hasarın önüne geçmekti. Bilindiği üzere ilkin atalarımız sularda yaşayan ve balıkların da atası olan türlerdir.Aslında bildiğimiz ve şu anda gördüğümüz hiçbir modern balıktan evrimleşmedik. Su içerisinde gözümüzün nemini korumamızı gerektirecek bir durum yoktur. Ancak karaya çıkışımızla birlikte gözümüzün nem dengesini sağlayabilmemiz için göz kapaklarımız ve gözyaşımız evrimleşmiştir. Ağlamak günümüzde zayıflık olarak düşünülse de çoğu insan ağlamanın kendilerine iyi geldiği düşüncesinde.[1]
Evrimsel süreçte ise ağlamanın karşımızdaki kişiye karşı bir çeşit kalkan görevi gördüğü düşünülmekte. Bu düşüncenin altında yatan neden “empati”. Sosyal ilişkilerde düzenleyici bir unsur olduğu düşünülen gözyaşı, bir tartışma ya da kavga sırasında saldırgan bir kişinin evrimsel geçmişimizde edindiğimiz empati duygularından ötürü sakinleşmesine sebep olabiliyor. Aynı zamanda ağlama, utanç duymamıza da neden olabiliyor. Bu da yine sosyal ilişkilerimizde karşı tarafın, ağlayan kişinin yaptığı olumsuz bir davranıştan utanç duyduğunu gösterip yumuşamasına sebep olabiliyor.[1]
Kısaca özetleyecek olursam her ne kadar biz insanlarda sosyal bir anlam kazanmış olsa da, ağlamak, fazla hormonlarımızın dışarı atılmasından fazla bir şey değil. Sonuç olarak sizi ağlatan her türlü şeyi sevin, çünkü ağlamak sandığınızdan daha güzel. Bütün bu anlattıklarımın dışında, gözyaşının içeriğinden dolayı cildimize de iyi geldiği düşünülmekte.[1]
Kaynaklar
- İlayda Değirmenci, et al. Ağlamanın Evrimi. (22 Mart 2021). Alındığı Tarih: 24 Mayıs 2022. Alındığı Yer: Bilimözü | Arşiv Bağlantısı