Gözdeki çubuk reseptörlerin koni reseptörlerinden daha fazla olması, evrimsel adaptasyonun bir sonucudur ve görsel sistemimizin ihtiyaçlarına uygun bir çözüm sunar. Bu durumu anlamak için görsel sistemimizin temel işlevlerini göz önünde bulundurmak önemlidir.
Çubuk reseptörler ve koni reseptörler, göz retinasında bulunan fotoreseptör hücreleridir. İki tip reseptör farklı ışık koşullarına duyarlıdır ve farklı görsel bilgileri işlerler.
Çubuk Reseptörler:
- Düşük ışık seviyelerinde (gece vakti) daha etkilidirler.
- Daha hassas ve ışık algılama açısından daha duyarlıdırlar.
- Renk algılamazlar (tek bir renk tonunu görebilirler).
- Görüş açısı geniştir.
Koni Reseptörler:
- Yüksek ışık seviyelerinde (gündüz vakti) daha etkilidirler.
- Daha az hassas ve ışık algılama açısından daha az duyarlıdırlar.
- Renk algılarlar (farklı dalga boylarındaki ışığı algılayarak renk görüşünü sağlarlar).
- Görüş açısı daha dar.
Evrim, organizmaların çevresine uyum sağlamak için değişmesi sürecidir. İnsanların soyu, yıllar boyunca çeşitli ortamlarda yaşamış ve çeşitli görsel ihtiyaçlara adapte olmuştur. İnsanların ataları, özellikle düşük ışık koşullarında avlanma veya gece aktiviteleri gibi etkinliklerle daha fazla meşgul oldukları düşünüldüğünde, daha hassas ve düşük ışık seviyelerinde etkili olan çubuk reseptörlere ihtiyaç duyulmuş olabilir.
Gündüz vakti ise renkli ve daha net görüntüler için koni reseptörler önemlidir. Ancak, çubuk reseptörlerin sayısının fazla olması, düşük ışık koşullarında daha etkin bir görsel algılamayı sağlar.
Sonuç olarak, gözdeki çubuk reseptörlerin sayısının koni reseptörlerinkinden fazla olması, evrimsel geçmişimizin düşük ışık koşullarına adapte olma gereksiniminden kaynaklanmış olabilir.[1]
Kaynaklar
- D. NILSSON. (2013). Eye Evolution And Its Functional Basis. Visual Neuroscience, sf: 5. doi: 10.1017/S0952523813000035. | Arşiv Bağlantısı