Kazada Her İki Kolunu Kaybetmiş Bile Olsa!
Gerçekliğin ne olduğunu asla tam olarak bilemeyebiliriz. Bilemeyebiliriz çünkü maddi evrenimizde gerçekliği oluşturan temel yapı taşlarının dünyasına bugün itibarı ile hâkim değiliz. Bu nedenle bizim gerçeklik olarak algıladığımız şey, bizi kuşatan maddi evrenin, hem genetik bilgi bankalarımız hem de duyularımız vasıtası ile zihnimize izdüşümüdür.
Bu iz düşüm, bize yansıyan gerçeklik ile dışımızda cereyan eden gerçekliğin birbirinden çok farklı olacağı anlamına gelmez. Sadece duyu organlığımızın yetemediği durumlara yönelik gerçekliğin tamamına (renk algısı ve skalası, ses duyum aralığı, mikro evrenin olasılıkçı yapısı ve eşiklerimizi aşan standartları itibarı ile vb.) ve ayrıntılı olarak belki de hiçbir zaman vakıf olamayacağımız anlamına gelir.
Bizi sınırlayan eşiklere rağmen bilim sayesinde geliştirdiğimiz yeni eşikler (teknoloji) neticesinde karşımıza çıkan gerçeklik ile daha önce zihnimize, olağan duyularımız üzerinden yansıyan gerçeklik arasında çok da derin farklar olmayışı bunu doğrulamaktadır. Nihayetinde aynı doğanın ürünüyüz ve dışımızdaki doğayı oluşturan çorba (ham madde) ne ise bizdeki de o.
Bu itibarla diyebilirim ki bizi vücut olarak oluşturan bütünün gerçekliği, içsel olarak sadece duyu organlarımız vasıtası ile zihnimize yansımaz.
Bildiğim kadarı ile felç durumu, vücudun zihin ile bağını koparmaktan öte, felçli olan alanın yeni konumlanış bilgisinin beyin ile karşılıklı akışına engel olur. Yani ilgili (felçli) alan ile beyin arasında daha önce bir bağın var olmuş olması, artık fiziksel olarak hissedilmese bile zihinsel olarak o alanın (felçli bölgenin) gerçekliğinin son hali varlığını sürdürmeye devam eder.
Yani kaza sonucu felçli olan biri, daha önceki gerçeklik üzerinden vücudunun varlığını, sinir ağları üzerinden hissetmeyebilir fakat normal bir insan gibi deneyimlemeye devam edebilir. Kolu kopan birinin, olmayan koluna yönelik zarar verici herhangi bir dış etkiye karşı, sanki kolu yerindeymiş gibi sakınması, boyundan aşağı felçli birinin, rüyalarında hala kendini koşuyor olarak görmesi bunlara örnek olarak verilebilir.
Zira bunu yaptıran önceki kayıtlara dayalı öz farkındalık dediğimiz bilinçtir. Bu bilinç de sadece bir duyu organının varlığının aksine aktif olan bütün duyu organlarının ortaklaşa inşa ettiği bir süreci işaret eder. Örneğin daha sonra kör olan biri (6-7 yaş sonrası) gözlerinin farkındalığını hem diğer duyu organları ile sürdürmeye devam eder hem de onların ortaklaşa deneyimleri üzerinden, pikseli düşük fotoğraf misali gibi olsa da rüya görmeye, zihninde maddi dünyayı görselleştirmeye devam eder.
Soruya gelirsek; Soruyu yönelttiğimiz kişi kuvvetle muhtemel, hem daha önceki kayıt altına alınmış deneyimleri üzerinden hem de geriye kalan duyu organları aracılığı ile, "Evet iki elim var, fiziksel olarak hissetmiyorum fakat var olduklarına dair zihnimde hala kayıtları mevcuttur." diyebilir. Söz konusu kazada o iki kolunu gerçekten kaybetmiş bile olsa…
Okuduklarımdan aklımda kalanlar bunlar, fakat bilimsel bir içerik iddiası taşımamaktadır. Sevgiyle…