Bize bağlı...
Gerçeği nasıl tanımladığımıza bağlı.
Şayet gerçeği kendimize bağlarsak, cevap: bazen evet bazen hayır olur.
Yok şayet gerçeği, hem fikir olunan olgusallığına göre tanımlarsak ki; "bizden bağımsız olarak var olan her şeydir", o zaman gerçekliğe (hakikate) kavuştuduğumuz an, yani fark edip bilince çıkardığımız an evet görebiliriz.
Hem de en yakın olarak kendimizde, çevremizde ve şayet görme eylemini salt göze indirgemez isek bütün duyularımıza yansıyan her şeyde gerçeği görürüz.
Gerçek, var olanın salt görünümünden ibaret değildir. Kimi gerçekleri görmek için ne yazık ki sınırlı olan duyularımız yeterli olmayabilir. Bu da doğal olarak her gerçeği olduğu gibi görmemizi engelleyebilir ve bu durum "gördüklerimiz asıllarının aynısı mıdır, beynimiz nasıl görüyorsa, şeyler dışarıda da aynı şekilde midir" sorularını sordurtabilir.
Bazı şeyler için evet fakat bazı şeyler için hayır.
Beynimizin eksik parçaları tamamlama gibi kötü bir huyu olsa da (çünkü boşluğa tahammülü yok) makro evren için duyularımıza yansıyan ile beynimizin işlediği şey tıpatıp olmasa da (şeylerin somut, beyinsel işleme süreçlerinin soyut olması nedeni ile) nüans farkıyla aynıdır diyebiliriz.
Fakat mikro evren için aynı şeyi söyleyemeyiz. Çünkü burada duyularımız yetersiz kalır.
Misal kulaklarımız belirli bir frekansta sesleri duyabilir. Altı ve üstü algılanamaz, fakat olmadıkları anlamına gelmez.
Gözlerimizin de alt ve üst görme sınırları vardır. Ufkumuzun ötesini, ufkumuza denk düşen alandan daha büyük bir alanı işgal edeni ve mikro ve daha altı düzeydeki şeyleri gözlerimiz göremez. Devasa şeyleri görebimek için ondan olabildiğince uzaklaşmak gerektiği gibi mikro düzeyde var olan şeyleri (mikrop, atom, atom altı vb:) görebilmek için de onlara mümkün olduğunca destekleyici cihazlar ile (mikroskop gibi) yakınlaşmak lazım. Bu, diğer bütün duyularımız için geçerli. Bilim de zaten bunun için var.
Bilim; duyularımızın yetersizliğinin gerçeği arayışta bir engel teşkil etmemesi için var. Ve evet, bilim kılavuzumuz olduğu müddetçe, gerçeği (beynimizin somut olanı soyut işleyişinden kaynaklı kusurlarına rağmen) kusursuza yakın hali ile gerçeği , bilince çıkmış ( gerçeklik ya da hakikat) adı ile görebiliriz.