Selamlar. Açıkçası sorunuz tam olarak açık değil ve çok farklı biçimlerde yorumlanıp cevaplanabilir o yüzden eğer aradığınız cevabı veremediysem lütfen kusuruma bakmayın, şimdiden özür dilerim:) Sorunuza geri dönecek olursak,
Felsefeyle ilgileniyorum dediğimiz anda çevremizdeki insanlardan belli tepkiler almaya başlarız. Yoldan çıkacağımızı, kafayı yiyeceğimizi, hayattan kopacağımızı söylerler. "Yan okuldan bir kız varmış geçmiş dönemlerde, felsefeyle ilgileniyormuş, intihar etmiş." gibi hikayeleri de sık sık duyarız.
Felsefe ontoloji, epistemoloji, din, etik, bilim gibi alt başlıkları olan oldukça geniş bir alandır. Sizin yönelinen alan fark etmeksizin felsefe insanı sorgulamaya ve daha geniş bir pencereden bakmaya iter. Bu da genelde felsefeyi bir fanatiklik olarak görmeden yapan insanların yeni fikirlere daha açık olduğunu söyleyebiliriz.
Deleuze "Felsefe kavramlar oluşturmak, keşfetmek, üretmek sanatıdır" der[1] Düşünce dünyasına bir kavram katabilmek hatta bırakın kavram katmayı günlük hayatta pek bir yeri olmayan kavramları anlayabilmek bile büyük bir önyargısızlık gerektirir. Açık bir görüş gerektirir. Anti- Dogmatiklik gerektirir. Bu niteliklerse insanı genelde daha mütevazi, hoşgörülü biri yapar.
Elbette felsefe herkeste bu etkiyi yaratmaz. Kimileri fanatikleşir, felsefeyi bu olumlu etkisinden çıkartabilir, dogmatikleştirebilir, dinleştirebilir hatta belki bir "takıntı" denebilecek seviyeye çıkartabilir. Tarihte bunun çok güzel ve bilindik bir örneği olarak "Pisagor" ve "Pisagorcular verilebilir. Pisagorcular felsefe ve matematiğe ne kadar katkı bulunmuş olsalar da bir tarikat, cemiyettirler.[2] Aynı zamanda dogmatik bir yapıdadırlar. Rivayete göre Pisagorcu okulun öğretileriyle çelişen irrasyonel sayıların varlığını ileri süren ve bunu savunan Metapontum'lu Hippasos bu yaptığından dolayı öldürülmüştür[3]
Bunların yanı sıra felsefe "hayatın anlamı", "Nasıl yaşamalıyız?" gibi konulara da el atar. Hatta Albert Camus en önemli felsefi sorunun intihar olduğunu ileri sürer.[4] "Yaşam gerçekten yaşanmaya değer mi?" gibi sorular da soran felsefe gerçekten insanları intihara dahi sürükleyebilir gibi duruyor. Bu gibi konular kimi insanları depresif biri haline de getirebiliyor haliyle.
Fakat ben kişisel olarak felsefenin insanın ruh halini daha olumlu ve mutlu yaptığını düşünüyorum. Gaarder felsefe yapmak için gereken tek şeyin hayret etme yeteneği olduğunu söylüyor.[5] Buna katılıyorum. Hayatı seven, gördüğü şeylerden hayret ve mutluluk duyan insanlar felsefe yapar. Felsefe ise insanı bu yönde geliştirir.
Depresif ruh halinin ise belli konulardaki sorulardan çok kişilerin yaşamlarına ve kişiliklerine bağlı olduğunu düşünüyorum. Zira direkt olarak hayatın anlamı gibi konularda iç karartıcı düşünceleri araştıran ve bunları ileri süren filozoflar dahi kendilerince bir yaşama motivasyonu bulabilmiştir. Metaforlar ileri sürmüşlerdir, kavramlar yaratmışlardır.
Umarım sorunuza az da olsa yanıt verebilmiş size bir bakış açısı kazandırabilmişimdir. Esenlikler dilerim:)
Kaynaklar
- G. Deleuze. (1993). Felsefe Nedir?. ISBN: 9753630883. Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları. sf: 12.
- A. Arslan. (2004). Sokrates Öncesi Yunan Felsefesi. ISBN: 9756176601. Yayınevi: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. sf: 159.
- A. Arslan. (2004). Sokrates Öncesi Yunan Felsefesi. ISBN: 9756176601. Yayınevi: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. sf: 154.
- A. Camus. (2021). Sisifos Söyleni. ISBN: 9789750748684.
- J. Gaarder. (2004). Sofie'nin Dünyası. ISBN: 9789758434572. Yayınevi: Pan Yayıncılık.