Birinci kaptan o…
Felsefe kelime anlamı olarak akıl sevgisidir. Sevgi önemsemektir. Önemsemek önce sağlıklı bir bünyeyi dayatır. Günümüzde genel geçer sağlık argümanı, doğamıza uygun harekettir. Mantık tam da budur.
O; akla egzersiz yaptırmak ya da daha genel bir ifade ile aklı yürütmektir. Zira dilimizdeki karşılığı akıl yürütmedir.
Yani felsefe bir bakıma şeylerin (nesnelerin, olayları ve olguların) zihnimizdeki iz düşümü, mantık bu izdüşümün yaşamdaki pratik tezahürünün doğru işlemesini sağlayan kılavuzdur. Tıpkı bir geminin rotasını belirleyen birinci kaptanın felsefe, o geminin güvenli seyrinden sorumlu ikinci kaptanının mantık olması gibi.
Felsefe soru sorar ve cevap arar. Mantık gerek soruların gerekse cevapların yaşamla ve bağlı olunan ve aynı zamanda düşünme yetilerimize vesile olan doğa ile uyumlu olup olmadığına karar vermemizi sağlayan süzgeç görevi görür.
Felsefe harman yerinde patoza doldurulan ekine, mantık o ekini sap, saman ve tane olarak ayıran alttaki eleğe benzer.
Biri aklın özgürce dolaşımına bir diğeri bu özgürlüğün kullanımının sorunsuz seyrine vesile olur. Birinde varlığın varlığına yönelik geniş kapsamlı ve sınırsız bir düşünme, diğerinde bu seyirdeki doğruluk, tutarlılık yani akla uygunluk temeldir.
Örneğin felsefede Tanrının varlığına ve yoktan var edişine içkin sonsuz sayıda çıkarımda bulunma imkânı varken, mantıkta tek bir elek her şeyi sil baştan yapar. O da; “Yoktan var, vardan yok olunamayacağına göre, ya yaratıcının da yaratıcısı var ve onun yaratıcı olma vasfını elinden alır yada öyle bir yaratıcı arayışı beyhude bir arayıştır.” der noktayı koyar.
Şöyle de özetleyebiliriz. Felsefe için özgürlük sınırsızdır ve fakat mantık; “çok da aklıma yatmadı, çünkü günlük hayatta çok işlevsel değil, iyisi mi biz “birinin özgürlüğü başka birinin özgürlüğünün başladığı yerde biter” diyelim. Sonuçta aslolan yaşamın kendisidir.” der ve bunu derken felsefenin de kalbini kırmamaya çokça özen gösterir. Neticede birinci kaptan o…