Bu evrimsel sürece ters değil.
Çünkü insan, güçlü olanın hayatta kaldığı bir doğada çok uzun yıllar önce hâkim tür olduğunu zaten kanıtladı. Hatta "orantısız güç" denebilecek bir seviyeye ulaştı, en azından evrimsel olarak mücadele ettiği türler arasında (Sümüklüböceklerle yaşadığımız rekabet evrimsel dönüşümümüzde pek de etkili olmasa gerek).
Hatta ve bu konum tescillendi ve bu konumun keyfi sürülmeye bile başlandı ki buna kibir demek pek de yanlış sayılmaz. İnsan, kibrini kontrol altına alamayıp yaşadığı tek yuva olan Dünyayı yok etmeye başladı. Bu şartlar altında ortada doğal ve evrimsel bir süreçten bahsetmek haksızlık olur. İnsan zaten güçlü. Zaten kazandı. Ama bunu, Dünyanın dengesini bozarak yaptı çünkü bu galip gelme süreci, doğal evrimsel süreçlerin gerektirdiği normal zamanlamalardan çok daha hızlı oldu. Sadece insanın Dünyada yarattığı değişimler yüzünden çok sayıda canlının nesli tükendi. Bu nedenle de insan, kendisi ile evrimsel mücadeleye girmeyen sayısız türü bile yok etti. Ve bu aymazlığı artık bugün fark ettik ve çok da dostane bir türmüşüz gibi bazı türlerin nesillerinin tükenmesini engellemeye çalışıyoruz. Sanki birileri gelip Dünyayı mahvetti de bir şimdi bu yıkımı toparlıyormuşuz gibi davranıyoruz. Bu kadar da iki yüzlü ya da yalancıyız. Ve hatta "To save the planet" (gezegeni kurtarmak için) gibi inanılmaz ölçüde saçma bir bakış açısı bile geliştirdik. Sanki bu gezegenin bize ihtiyacı varmış gibi, biz eğer durmaz isek gezegen yok olacakmış gibi, sanki bu gezegeni biz yaratmış ya da yok edebilirmişiz gibi davranıyoruz. Şu gerçeği göremiyoruz: Durmaz isek biz yok olacağız, gezegen milyarlarca yıldır burada olduğu gibi biz yok olduğumuzda da burada olacak.
Özetle... Bazı türleri kurtarmamız evrime ters değil. Evrime ters olan şey varlığımızı sürdürme biçimimizi çarpıklığı. Bu gerçeği de bazı türleri kurtarmaya çalışıyormuş gibi yaparak gölgelemeye çalışıyoruz.