Aslında "th" gibi sesleri çıkarabilmek pratikle yakından ilgili, çünkü dili belli bir düzeyde kavradıktan sonra, az bir pratikle çok başarılı şekilde bu sesleri çıkarmak mümkün. Hatta konuşma patologlarından yardım alarak bu konuda uzmanlaşmak bile mümkün!
Görünen o ki evrimsel süreçte biz, karmaşık sesler çıkarabilme yeteneğini edindik. Bunun doğrudan "dil" dediğimiz sistemin gerekmesinden ötürü değil, daha ziyade giderek karmaşıklaşan sosyal yaşantılarımızda daha karmaşık düşünceleri aktarabilme ihtiyacının bir ürünü olduğu kanaatindeyim. Ancak bir kere beyin ve ses kutusu açısından bu karmaşık sesleri çıkarabilmeye başladıktan sonra, bugünkü anlamıyla dilin ortaya çıkması çok da uzun sürmedi ve pek de zor olmadı. Sonuçta dil dediğimiz şey, karmaşık düşünceleri aktarabilmemizi sağlayan bir ses/işaret sistemi ve bunu yapabilecek temel donanıma sahip olduktan sonra farklı dillerin evrimleşmesi sadece coğrafya, kültür, popülasyonlar ve çevrenin gereksinimleriyle ilgili bir durum.
Evrimin diller üzerindeki etkisi bir yana, dillerin evrimini incelediğimizde biyolojik evrimde karşımıza çıkan hemen her kavramı görüyoruz: Diller de "mutasyonlar" yoluyla çeşitleniyorlar; onlar da nesilden nesle ufak değişimlerle aktarılıyorlar; onlar da coğrafi izolasyon altında "türleşiyorlar" ve her bir dil, ortak ataları paylaşıyor. Bu da biyolojik evrimle dilin evriminin el ele gittiğini gösteriyor.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Science. (25 Haziran 2019). Alındığı Tarih: 25 Haziran 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. The Conversation. (25 Haziran 2019). Alındığı Tarih: 25 Haziran 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı