Azlık kavramını neyi baz alarak sorduğunuz tam olarak net değil. "Evrim gerçek olsaydı çok ara fosil olmalıydı, demek ki evrim yok." diyen kesimin bahsettiği azlık kavramını diyorsanız türlerin evrimsel sürecini anlama işlevi açısından ara fosiller az değil, hatta ihtiyacımızdan fazla. Evrimi anlamak için kullandığımız fosil ve fosil harici yöntemlerden bahsettiğim bu cevabımda bunu rahatlıkla görebilirsiniz.
Şu ana kadar bulunmuş olan bütün fosiller, evrimsel ağaçta kendinden önce gelen türleri anlamamızı sağladığı için ara fosildir. Sadece bir tür için bile kimi zaman onlarca (belki yüzlerce) fosil bulunuyor ve o türün evrimini anlamamızı sağlıyor.
Eğer ki azlık kavramını yaşamış olan bütün canlılara kıyasla bulunan fosilleri baz alarak soruyorsanız aslında sorunuz Evrim Teorisi'nin gücü ve kapsamına yönelik değil. Aslında sorunuz, fosilleşme olayı ve bu fosillerin bulunabilirliği ile ilgili. Fosilleşmenin nasıl olduğunu anlamak için bu yazıya bakabilirsiniz:
Ne yazık ki fosilleşme olayı çok spesifik şartlar altında yaşanmaktadır ve bu nedenle ölen herhangi bir canlının fosilleşme ihtimali çok düşüktür. Dahası, fosilleşmiş bir canlının biz insanlar tarafından tespit edilip gün yüzüne çıkarılması ihtimali de çok düşüktür. Bu iki düşük ihtimal bir araya geldiğinde, spesifik bir fosilin tespit edilme ihtimali milyonda bir kadar küçük oranlarla ifade edilebilmektedir.
Bir düşünün: Doğadaki birçok canlının sadece birkaç bin veya birkaç yüz bin bireyi vardır; tavuklar ve inekler gibi insan için önemli türlerin sayısı bile sadece birkaç milyarla ifade edilir. Dolayısıyla bu canlılardan bile geriye pek az fosil kaydı kalacaktır; kaldı ki sayıları birkaç yüz veya bin ile ifade eden türlerden geriye neredeyse hiçbir şey kalmayacaktır! İşte fosilleşmenin ve fosil keşfinin güçlüğünden ötürü evrim tarihinde ve fosil kaydında henüz keşfedilememiş detaylara fosil boşluğu veya kayıp halkalar adı verilir. Bunlarla ilgili detaylar, ara türler ile ilgili detaylar ile oldukça benzerdir; bu nedenle buradaki yazımızı mutlaka okumanızı tavsiye ederiz.
Fosilleşme o kadar nadir olur ki ve bu fosiller o kadar nadiren keşfedilebilir ki, bugüne kadar keşfedilen tüm türlerin sadece %5 kadarı fosiller sayesinde bilinmektedir. Bugün bildiğimiz türler, var olmuş tüm türlerin %1'inden çok daha azdır. Dolayısıyla fosil kaydı, bugüne kadar yaşamış bütün türlerin binde birinden bile azını oluşturmaktadır. Buna rağmen, evrimsel biyologların ve paleontologların özverili çabaları ve Evrim Teorisi'nin öngörü gücü sayesinde oldukça detaylı bir fosil kaydına sahip olduğumuz söylenebilir. Bununla ilgili olarak Evrim Tarihi ve Evrimsel Süreç yazı dizimizi okumanızı tavsiye ederiz.
Yeri gelmişken, bu müthiş başarının mimarlarını da analım: Arkeologlar ve paleontologlar, inanılmaz ince ve hummalı bir uğraş sonucunda ufacık bir parmak kemiğinin fosilini, etrafını saran kayalardan ayırabilmektedirler. Çünkü fosiller çok narindir ve diş fırçası, mikron inceliğinde uçlara sahip aletler, vb. aracılığıyla ancak kayalardan ayrılabilmektedir. Bir gün deneyin, elinize bir kaya parçası alın ve diş fırçasıyla, adım adım aşındırarak, merkezinden ufacık bir taş parçası ayırmaya çalışın (küresel bir taşın içerisindeki merkezinden). Bunun haftalar, kimi zaman aylar alacağını göreceksiniz!
(...)
Fosil kaydı, her zaman eksik olmak zorundadır! Az sonra da göreceğimiz gibi, farklı fosilleşme türlerinin farklı şartları bulunmaktadır ve bir türün yaşayan tüm bireylerinin (örneğin insan popülasyonunun 7.5 milyar bireyinin veya tavuk popülasyonunun milyarlarca bireyinin) hepsinin eksiksiz ve kusursuz olarak bu şartları sağlayacak bir şekilde ölmesi imkansızdır. Üstelik sadece 1 nesildeki değil, bir türün evrim tarihindeki bütün nesillerdeki bütün bireylerin fosilleşmesi mümkün değildir. Dolayısıyla fosil boşluğu, çözülebilir bir problemden ziyade, kabullenmek zorunda olduğumuz yalın bir gerçektir.
Bir türün, herhangi bir bireyinin, Dünya’nın herhangi bir yerinde fosilleşmiş olabileceğini göz önüne alırsak ve Dünya üzerindeki kara parçalarının Kuzey ve Güney kutbundakiler hariç toplamda yaklaşık 150.000.000 km2 olduğunu düşünürsek ve bir milyon bireyden ortalama olarak sadece 1 tanesinin fosilleştiğini de hesaba katarsak, spesifik bir türün, spesifik bir bireyini bulmanın ne kadar akıl almaz derecede zor olduğunu görebiliriz.
Kaynaklar
-
Ç. M. Bakırcı. Fosil Nedir, Nasıl Oluşur? Bir Canlının Fosilleşmesi İçin Hangi Şartlar Gerekir? Fosilleşme Basamakları Nelerdir?. (8 Ekim 2020). Alındığı Tarih: 11 Kasım 2022. Alındığı Yer: Evrim Ağacı
doi: 10.47023/ea.bilim.9426.
| Arşiv Bağlantısı