Evrim; bir makinenin parçaları ve işleyişi gibi, sadece canlı metabolizması üzerine çalışmalarda bulunmuyor. Zeka, öğrenme, bilinç kavramları da elbette evrimin konusu. İsterseniz "bilinç" kavramının biraz üzerinde duralım.
Bilincin kısa tanımı: İnsanın kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, algılama, kavrama, fark etme yetisi. "Bilinç, kişiyi kişi yapan şeydir". Ruh bilimi açısından tanım: Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci. Kısa tanımın ifadesinde "insan" kavramını görüyoruz. Hemen kendimize şu soruyu soralım. Bilinç, sadece insanlarda olan bir şey midir?
Basit organizmalardan karmaşık olanlarına kadar pek çok yaşam formu var. Ekolojik olarak bunları ayırmak ve evrimsel geçişlerini gerek fosil kayıtları, gerekse günümüzde hala yaşayan antik canlıların incelenmesi ile bir takım sonuçlara varabiliyoruz. Örneğin; gözün evriminde, günümüzde yaşayan yassı solucanlar ve nal yengeçlerinin üzerinde bulunan gözler bize pek çok fikir verebiliyor. Zeka ve bilinç kavramının evrimini anlayabilmek için en ilkel canlılardan, en karmaşık canlılara kadar; bilginin depolanma, işlenme ve iletilme biçimindeki niteliksel değişikliklerin ve evrimsel geçişlerinin tanımlanması gerekir. Bu anlamda Filozof Daniel Dennett ekolojik sınıflandırmaların dışında farklı bir bakış açısı sunuyor: "Üret ve test et kulesi" adını verdiği, hiyerarşik olarak iç içe geçmiş dört seçilim türünü belirliyor. Bakteri, sünger ve bitki gibi organizmalar birinci katta yaşıyor; ikinci katta, fiziki evrimsel seçilimin yanı sıra, yaşamları boyunca deneme-yanılma ve seçici takviye yoluyla öğrenen salyangoz, balık ve fare gibi organizmalar yaşıyor. Filler, yunuslar ve büyük maymunlar gibi hayali eylemler ve senaryolar arasında seçim yapabilen organizmalar üçüncü katta yaşarken, sembolik olarak temsil edilen olasılıklar arasında seçim yapabilme kapasitesine sahip olan ve kültürel seçilime tabi olan insanlar dördüncü katta yaşıyor.
Bu sınıflandırmalar akla ve mantığa uygun görünüyor olsa da, “bilinç” kavramı hangi kattan itibaren başlıyor? Öncelikle; bir organizmanın asgari düzeyde bilinçli sayılması için bu yetenekler listesinin belirlenmesi gerekir. Böylece en basit evrimleşmiş bilinçli varlığı tanımlamayı, onun altında yatan süreçleri ve bunların nasıl etkileşime girdiğini bulmayı mümkün kılabilir. İlk temel ayırt edici özelliklerin ortaya konması ile bilincin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığını keşfedebiliriz.
Evrim biyologları temelde ayırt edici özelliğin ne olduğu hakkında hemfikir gibi görünüyorlar. Bu özellik; “sınırsız ilişkilendirmeli öğrenme” adını verdikleri bir durum. Farkındaysanız bir anda işin içine farklı bir kavram girdi “öğrenme”. O halde “öğrenme” ve “bilinç” ilişkisi üzerinde biraz durmak gerekir.
Öğrenme; davranışta deneyime bağlı bir değişikliktir. 1-) Duyusal bir uyaranın sistemin iç durumunda bir değişikliğe yol açmalıdır. 2-) İç değişikliğin bir bellek izinin olumlu veya olumsuz pekiştirme içeren bir süreçle depolanmasıdır. 3-) Aynı veya benzer bir uyarana daha sonra maruz kalmanın davranışsal tepkide değişiklikler ortaya çıkmasını gerektirir.
Öğrenme eylemini bir dürtü olarak ele alırsak temelde canlıyı buna iten temel neden ne olabilir? Acı, ödül ve fayda. Bir balığın kendisinin canını yakabilecek, avlayabilecek canlılardan uzak durması öğrenmeyi gerektirmektedir. Ancak konu biraz karmaşıktır: Balık gördüğü tüm canlılardan kaçarsa, aşırı stres ve enerji maliyeti onu avantajlı olmaktan uzaklaştırır. “Sınırsız ilişkilendirmeli öğrenme” yeteneğine sahip canlılar, yüksek maliyetlerini, faydalarından vazgeçmeden azaltabilenler, avantaja sahip olacaktır. Demek istediğimiz şu; balık sadece kendine zarar verebilecek avcıları bir şekilde öğrenebilmelidir. Acı hala kesin bir şekilde ortadan kaldırılmadı, ancak daha kontrollü ve faydalı hale getirildi. En ilkel hali ile acının öznel olarak deneyimlenmesi ve peşinde gelen davranışsal farklılıklar muhtemeldir ki ilk omurgalıların ve ileri sinir sistemlerinin ortaya çıktığı Kambriyen Dönemi ile ilişkilendirmek mantıklı görünüyor.
İlk bilinçli hayvanlar, yiyecek, seks ve sosyal bağların faydalarını arayarak ve yırtıcıların, açlığın ve hastalığın dayattığı acı ve korkulardan kaçınarak eylemlerinin olumlu veya olumsuz etkilerini keşfettiler ve öğrendiler. Keşifleri, geçmişte öğrendikleri tarafından yönlendirildi ve bu birikimler daha fazla öğrenmeye ve keşfe yol açtı. Bu durumun getirdiği avantajların, türlerin devamı veya yok olması kadar hayati bir önem taşıdığını görmek gerekir. Bu sayede; öğrenmeyle yönlendirilen bilinç daha da evrimleşti. Bazı türlerde, artan öğrenme kapasitesi, hayal gücü olan, rüya gören hayvanların kademeli evrimine yol açtı. Hayatta kalma dürtüsünü daha sofistike eylemler ile zenginleştirdiler; olaylar ve zaman arasında ilişki kurdular, geçmiş olayları hatırladılar, bu özellikler onlara hayal etme ve öngörü özelliğini kazandırdı ve tabi planlama yapabilme özelliğini... Dennett'in “üret ve test et” kulesinin üçüncü katında yaşayan ve bu özellikleri taşıyan hayvanlar, farklı senaryolar hayal edebilir ve bunlar arasında seçim yapabilirler.
Canlıların bilinç ve davranışsal farklılıklarının çeşitlendiğini ve zenginleştiğini 3. kattakilerde belirgin bir şekilde görmek mümkündür. Öğrendiklerinden farklı deneyimler ve farklı anıların birikimi, farklı hayvan karakterlerini de beraberinde getirir. Bu durumda bizleri diğer canlılardan farklı kılan ve bir ileriki aşamaya götüren özellik nedir? Hayal gücüne sahip çoğu hayvan sosyaldir. Sosyal duyarlılıkları hayal gücüne dayalı kapasiteleriyle ilişkili gibi görünse de, hayvan hayal gücü ne kadar çarpıcı olursa olsun, bu o hayvana özgü kalır. Başka birinin hayal ettiği şey hakkında anlama, yorum yapma, sonuç çıkarma, iletişim kurma yeteneği sadece insanlara özgüdür. [1]
Kaynaklar
- S. Ginsburg. Picturing The Mind: Consciousness Through The Lens Of Evolution. ISBN: 9780262046756.