Öncelikle Alzheimer bir hafıza kaybı değildir, kronik nörodejeneretif bir hastalıktır. Yine de vakaların büyük bir çoğunluğu, hafıza kaybı ile karakterize olan bunama dolayısı ile meydana gelmektedir. Hastalığın ortaya çıkmasında genetik faktörler ve dış etkiler sebep olabilmekle beraber, birkaç hipotez de mevcuttur. Biyokimyasal açıdan ise, beyinde tau ve beta amiloid proteinlerinin yanlış katlanması sonucu plakların oluşması ve buna bağlı olarak beynin çeşitli işlevsel bölgelerinde işlev kaybı gerçekleşebilir.
Alois Alzheimer isimli Alman bir psikiyatrist tarafından 1900'lu yılların başında tespit edilebilmiştir. Hastasının sanrılar gördüğünü fark etmesi ile ileri araştırmalar gerçekleştirilmiş ve hastalık isimlendirilmiştir. 20.yüzyılda senile dementia olarak da isimlendirilen bunak Alzheimer'ı, genellikle bunamanın akabinde ve 65 yaş üstü bireylerde gerçekleşir. Semptomları; hafıza kaybı, sanrı görme, cümle oluşturmada güçlük, dikkat dağınıklığı ve problem çözmede güçlükler şeklinde seyredebilir.
Bahsedilen olay, herhangi bir travma veya vasküler bir hasar meydana gelmediği sürece hafızada kayıplar yaşanmayacağı yönündedir. Aksi takdirde amnezi ve Alzheimer gibi beyin hasarı sonucu ortaya çıkan hafıza kayıpları bu savı güçlendirmektedir. Beyindeki uzun süreli bellek bölümünde kaydolan anılar tabii ki herhangi hasar meydana gelmediği sürece bütünlüğünü koruyacaktır. Makalede bahsedilen durumda herhangi bir nöron dejenerasyonundan söz edilmiyor.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Wikipedia. (5 Şubat 2020). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı