İspat yükü, iddia sahibinin omuzlarındadır. Ama yine de basit bir kıyaslama verelim.
- Bizim yazılarımızın hepsinin altında akademik kaynaklar var (ve videolarımız da neredeyse her zaman bu yazılara dayanıyor). Bunlar çoğu durumda tekil makaleler değil, sahayı bir bütün olarak tarayan ve o alandaki uzmanlar arasından en öne çıkanların yazdığı inceleme makaleleri (İng: "review article") oluyor, dolayısıyla sahadaki konsensüs ve güncel durumu en aktif şekilde yansıtan, en saygın ve kabul gören bilim dergilerinde yayınlanmış içerikler oluyor. Bu kaynaklar herkes tarafından, daha önemlisi alanda uzman akademisyenler tarafından gözden geçirilebilecek şekilde açıkça paylaşılıyor.
- Her birimiz akademide toz yutmuş insanlarız. Yüksek lisans, doktora yapmış, hatta uzmanlık alanlarımızda öğrencilere dersler vermiş insanlarız. Yazarlarımızın önemli bir bölümü direkt olarak uluslararası kurumlarda akademisyen olan, makaleler yayınlayan insanlar; bazıları profesör. Ayrıca hepimiz, alanının en önde gelen bilim insanlarıyla aktif iletişim hâlindeyiz, bu kişiler sağ olsunlar içeriklerimizi sürekli okuyorlar, denetliyorlar, düzeltmeler gönderiyorlar. Biz hâlen kongrelere, konferanslara, seminerlere gidiyoruz ve hatta bunları bizzat düzenliyoruz da - bu alanlarda yayınlanan akademik makaleleri günlük olarak takip ediyoruz. Dolayısıyla bilim camiasının nabzından, konsensüs (görüş birliği) durumundan ve bunların zaman içinde nasıl ve ne yönde değiştiğinden haberimiz var. Anlattıklarımız da bunlardır.
- Belli bir sekt, mezhep, tarikat, ideoloji, parti, şirket, firma, vakıf, elçilik vs. ile herhangi bir bağlantımız yok. Maddi kaynağımız, bireysel olarak okur ve izleyicilerimizin düşük miktarlarda maddi desteklerinden geliyor. Dolayısıyla propaganda yapmak veya yalan yaymak için motivasyonumuz yok; tam tersine, işimizi başından beri yaptığımız gibi dürüstlükle sürdürmek yönünde güçlü bir motivasyonumuz var. Bizim işimiz, Türkiye'nin modern bilimin olduğu yere gelmesine yardımcı olmak, bilim iletişimi konusundaki bir boşluğu doldurmak. Destekçimiz olan kişi veya kişiler, bunu yapmadığımızı hissettikleri anda desteklerini durdurabilirler.
- Hepsinden önemlisi, genelde bize ileri geri sallayanlar için olanın aksine, bizim kaybedecek bir şeyimiz (ve tek şeyimiz) var: güvenilirliğimiz. 2010 yılından beri yaptığımız bu işi sürdürebilmemiz (yani işimizin başarısı) direkt olarak işimizi dürüstçe ve mertçe yapmamıza bağlı (hele ki Türkiye gibi bir atmosferde). Türkiye'de popüler bilimin en önde gelen merkezi konumuna ulaşmak yetmiyor, orada kalmayı sürdürmek için ilk günkü güveniliriliği, isabetliliği ve dürüstlüğü sürdürmeniz gerekiyor; her seferinde seviyeyi daha üste çıkarmanız gerekiyor. Bu da bizi her söylediğimizi/yazdığımızı 2, 3, 5 kez kontrol etmeye itiyor. Bir hata yaptığımızı fark ettiğimizde anında düzeltiyoruz ve (videolarımıza, yazılarımıza) bilgi notları ekliyoruz.
Bu maddeleri ve tezatlıkları artırabilirim ama herkese düşünmesi için 3 basit soru soracağım:
- Evrim Ağacı'nın yalan söylediğini, yanlış anlattığını, vs. söyleyenlerin kalifikasyonları ve daha önemlisi iddialarını desteklemekte kullandıkları kanıtları neler?
- İleri sürdükleri bilim-dışı ve dayanaksız şeyleri, o alanın (atıyorum fiziğin veya evrimsel biyolojinin) en saygın yıllık akademik toplantısında da binlerce bilim insanının karşısında anlatabilirler miydi, anlatamazlar mıydı?
- İddialarını herhangi bir saygın akademik dergide yayınlayabilirler miydi, yayınlayamazlar mıydı?
Bilimle uyumluluk böyle ölçülür. Nasıl bir kıstas belirlerseniz belirleyin, dürüstçe ve mertçe belirlediğiniz sürece, Evrim Ağacı'nın bilim iletişimi konusunda makul düzeyin çok ötesinde güvenilir olduğunu görebilirsiniz.
Tüm Reklamları Kapat