Sorunuzdan önce, açıklamada yazdıklarınıza cevap verelim:
1- Evren sonsuz mudur sorusu, cevabı bilinmeyen bir soru değil. Üzerine son derecede ikna edici açıklamalar sunulmuş bir soru. Belirgin kısımları, belirsiz kısımları var ve bunların sınırları da hayli net. Günümüz için o kadar büyük bir soru da sayılmaz. Bir zamanlar büyük, hatta belki de en büyük sorulardan biriydi ama artık o kadar da sayılmaz.
2- Hep bu soruyu düşündüyseniz kendinize biraz yazık etmişsiniz. Keşke değerli enerjinizi ve zamanınızı bunu düşünmeye harcamasaydınız. Çünkü bu soru ve konu, düşünülerek çözümlenecek bir şey değil. Yani Aristo'nun bunun üzerine fikir yürütmesi anlaşılabilir ama bugün için artık felsefe bununla ilgilenmiyor. Gerek yok çünkü.
3- Bizim bu konuda fikirlerimiz yok. Bu konu, fikir oluşturulacak bir konu da değil. Çünkü bu konu matematik. Çarpım tablosu üzerine fikirlerimizi merak ediyor musunuz? Hayır. Hemen hemen aynı şey. Ortada hesap var. Veri var. Çarpıp topluyoruz, evrenin büyüklüğü, sonu, başı, sınırları ortaya çıkıyor. Zaten kozmolojide son dönemde elde edilen verilerle artık evrenin büyüklüğünü, yaşadığı yolculuğu anlamak çok daha kolay. Elbette karanlık alanlar ve bölgeler var ama genel olarak üzerine güçlü kuramlar da oluşturuldu.
Gelelim cevaba... Daha önce bir çok kez aynı soruya cevap verilmişti burada ama bilgilerimizi tekrar etmiş olalım.
Evren, yaklaşık 13,8 milyar yıl önce büyük patlama ile oluştu. Büyük bir hızla genişledi. Genişlemeye de devam ediyor. Bu genişlemenin hızı meselesi karışık, oraya girmeyeyim, sohbet çok uzar yoksa. Ama şu kadarını söyleyeyim: Yaklaşık ilk 4-5 milyar yıl boyunca genişleme yavaşlayarak, sonrasında ise hızlanarak devam etti ve ediyor. Bunun nedeni karanlık enerji ya da evrendeki karanlık ve bilinen maddenin oluşturduğu kütleçekimi ya da itme gücü. Neyse, bu ayrı konu.
Bunu dinamikleri açıklamadım ama önemliler çünkü evrenin büyüklüğünü belirleyen şey bu hız. Çünkü eğer evren, hep sabit bir hızda genişleseydi, yaşıyla paralel bir büyüklüğe sahip olurdu. Yani 13,8 milyar ışık yılı. Başlangıçta (aslında tam başlangıçta değil, 380 bin yıllık iken evren ışığa geçirgen oldu. Yani Evrenin ilk ışığı 380 bin yıl sonra açığa çıktı. Ama şimdilik onu görmezden gelelim) oluşan ışık, evrenin yaşı kadar uzaklığa gitmiş olurdu. Bu hesaba göre de ortada bir merkez yok ama kabaca 13,8 x 2= 27 milyar ışık yılı civarında olurdu evrenin uçtan uca büyüklüğü.
Ama değil. Niye? Neler oluyor orada? Şöyle oluyor: Çünkü evren, karanlık enerjinin etkisi ile giderek artan hızla genişliyor. Ortada kolay bir hesap var dedim ama elbette bu hesap bizim yapabileceğimiz kadar kolay değil. Üstatlar, kozmologlar, fizikçiler hesaplamışlar ve karanlık enerjinin etkisi, uzaklıkla bağlantılı genişleme hızı vs. gibi parametrelerle ortaya çıkan hesaba göre evreni nuçtan uca genişliği 93 milyar ışık yılı çıkıyor.
Şimdi... Buraya kadar mesele dediğim gibi matematik. Böl, topla, çarp, çıkar, sonuç bu. Ve görüldüğü gibi evren sonsuz değil. Bir ucu, sonu, genişliği var.
Ama mesele çözülmüyor. Neden? 2 sebepten.
Birincisi, Evrenin bugün için genişliğini biliyor olmamız aslında sonsuz olmadığı anlamına da gelmiyor. Neden? Çünkü evren genişlemeye devam ediyor. Ve bildiğimiz kadarı ile bu genişlemenin sonu yok. Yani bu genişleme nereye kadar sürer? Buna emin değiliz. Elimizde duracağına dair bir veri, gösterge yok. O zaman bu sonsuz evren demek mi? Yine değil çünkü isterse trilyonlarca milyar kez milyar ışık yılı olsun, bu sonsuz demek değil. Bir şekilde hesaplanabilir bir rakam olur bu. Yani evren yine sonsuz değil.
İkincisi evrenin, matematiksel olarak sonsuz olmadığı sonucuna varmamız, evrenin duvarına bir çivi çakıp bir tablo asabileceğimiz anlamına gelmiyor. Çünkü evrenin sınırı, büyüklüğü gibi tanımlamalardan çok daha önemli bir tanımlama var. Görünür evren. Evrenin genişleme hızı ve sistematiği dikkate alınırsa belirli bir uzaklıktan daha ilerideki bölgelerin bizden, ışık hızından yüksek (hatta daha da uzaklaşırsak çok daha yüksek) bir hızla uzaklaştığını biliyoruz. Yani evrenin büyüklüğünü istediğimiz doğrulukta hesaplayabilelim, evren istediği süre boyunca genişleyecek olsun bunlar bizi çok da etkilemiyor çünkü asla o bölgelere ulaşamıyoruz hatta bırakın ulaşmayı göremiyoruz bile. Şimdi Dünya'dan binelim ışık hızı ile giden bir gemiye, evrenin sınırına doğru yola çıktığımızı varsayalım. Bu film ancak parodi olur çünkü asla ve asla evrenin genişleme hızı ile ilerleyemeyiz.
Daha da kötüsü, evrenin genişleme hızı ve sistematiği nedeni ile evrenin biçiminden de tam emin sayılmayız. Yani evren bir balon gibi küresel mi? Biz merkezindeyiz, balonun iç çeperine doğru ilerliyoruz ve bir noktaya gelip iç çepere çarpacağız öyle mi? Değil. Çünkü evren bir çubuk şeklinde de olabilir. Simit çeklinde de olabilir. Merkezden (Tekrar belirteyim: bir merkez yok, sadece kolay anlaşılsın diye şematik olarak kullanıyorum bunu) iç çepere doğru ilerlediğimizi zannederken belki de bir tünelin içinde gidiyoruzdur. Ya da iç çepere paralel ilerliyoruzdur. Buna emin değiliz. Tıpkı Dünya'nın üzerinde sürekli bir yöne doğru yürür gibi. İlerler ilerler aynı noktaya geri döneriz. Sonu var ama sınırı yok. Ve tabi evrenin büyüklüğü düşünülürse durum, Dünya'nın çevresinde döner gibi, kısa sürede olmaz. Buna hiç bir medeniyetin ya da en azından bugün için bildiğimiz bir varoluş biçiminin varlık ömrü yetmez.
Bu iki sorun yüzünden evren sonsuz olmasa da bizim için sınırsız ya da sonsuz gibi. Pratikte matematiksel olarak ulaştığımız sonuçlarla fiilen evrenle yaşadığımız ilişkimiz pek de uyumlu sayılmaz.
Özetle... Sorun düşünsel değil. Matematiksel. Ve bu yüksek oranda çözülmüş durumda. Fiilen durum ise, istediğimiz kadar evrenin niteliklerini ve sınırlarını hesaplayalım, evrende yok sayılacak kadar küçük ve önemsiziz. Asla evrene hâkim olamayacağız.
Umarım açıklayıcı olabilmişimdir. Sağlıcakla...