Kısa vadede olan dar bakış açısını ele alırsak evet, uzun vadedeki daha geniş bakış açısını ele alırsak hayır.
Kısa vadedeki gelişme, sadece "bir şeyler yapabilmek", yeni şeyler öğrenmek üzerine kuruludur. Bu bakış açısına göre yapılan deneyler bize ne kadar iyi ya da ne kadar kötü gelirse gelsin yeni bilgiler öğrenmemizi, doğadaki gerçekleri ortaya çıkarmamızı, doğaya daha fazla hakim olmamızı sağlar. İnsanın ve dolayısı ile bilimin sosyal bir yapıda olduğunu unutursanız bunun için yapılanları "gelişmek için ödenen bedel" olarak görmeniz olası.
Orta ve uzun vadede olanlar doğrudan sosyal yapıyı etkileyecektir. Etik tarihi kanla yazılmıştır, yapılan deneylerde en çok zararı popülasyonun genelini oluşturan "o zamanın sıradan vatandaşları" görmüştür. Nesiller geçtikçe popülasyonun geneline önem verilmesi ve etiğin yükselmesi ile sömürgeci azınlığın elde ettiği fayda sıradan vatandaşlara da yayılmaya başladığı için etik olmaksızın da aynı "iyi" etkileri görebileceğimiz algısı oluştu. Ama bana kalırsa bu tamamen hatalı. Zorluklar sayesinde gelişmek ve zorluklardan ders çıkarmak, bu zorlukları bilerek arttırınca daha fazla gelişeceğimiz anlamına gelmiyor.
"Gelişmek" uğruna gözü dönmüş yapı, şimdiki toplum yapısından daha dengesiz ve daha kararsızdır. Bu yüzden muhtemelen popülasyonun geneline olan önem ve etik yükselişe geçmeseydi sıradan insanlara fayda sağlamak da gereksiz enerji harcamak olarak görülecekti. Yani vahşi doğadaki hayatta kalma mücadelesine geri dönecektiniz. Kimse "etiği" düşünüp size modern, faydalı imkanları sağlamazdı. Kimse nerede duracağını bilmediği için herkes birbirini veya birilerini yiyecekti.
Popülasyonu kararlı tutmak ve bilime en iyi katkıyı sunmak istiyorsanız etik olmak zorunda. Bunu bedeninizi yönetmek olarak düşünebilirsiniz. Ayaklarınız daha fazla ileri gitmek istiyor ama adımınızı nereye ve nasıl atacağınızı sınırlayan, belirleyen ve kararlaştıran beynin varlığı sizi yavaşlatıyor. Düşünmek ileri gitmenizi yavaşlattığı için bundan vazgeçiyorsunuz. Kısa vadede oldukça iyi bir şekilde ilerlediğinizi sanırsınız. Belki ilerleyerek geldiğiniz yerde güzel şeyler görürsünüz. Orta ve uzun vadede atacağı adımlarını sınırını belirlemezseniz büyük adım atmak ve hızlı ilerlemek için koşarken bir yerlere sertçe çarparak veya bir yere takılarak acı çekerek ölürsünüz. Etiğin sınırları tartışılır, en kararlı nokta bulunur. Hatta belirli noktalarda etiğin gücü azaltılabilir veya arttırılabilir ama etiği hiçe sayarsanız ilerletecek kararlı bir popülasyon bulamayacak kadar hızlı bir çöküş daha olasıdır.
Etiği bilimin gelişmesinin önündeki engel olarak görenler, sonuçlarını düşünmeden bir an önce koşmak isteyen bebekler gibi. Etik ise onları koruyan ebeveyn aslında. Bir an önce koşmak, sandığınız gibi, ulaşmak istediğiniz gelişime daha hızlı gelmenizi sağlamaz. O kadar hızlı koşarken nerelere adım attığınızı iyi düşünmezseniz bedeninize çok zarar verir ve şu anda elinizde olan sağlıklı vücudunuzu da kaybedersiniz. "Yavaşlatma" eylemini sadece kötü bir anlamda düşünmemek gerekir. Temkinli davranmak, fazla hız yapmaktan her zaman daha iyidir.