Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
İsmet Demir
İsmet Demir
2,448 UP
Üye 30 Ekim 1 Cevap
3

Ekonomi okuyanlar neden zengin degiller?

Üniversitede iktisat bölümü okumak iste yorum (zengin olmak icin) ama çoğu iktisatçı zengin degil neden
233 görüntülenme
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
1 Cevap
Esat Kudret
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 30 Ekim

UZUN HİKAYE (İnsanlık tarihi kadar eski fakat okumaya değer)

Zenginlik; onu nasıl tanımladığımıza, ona nereden baktığımıza ve koyduğumuz çıtaya göre değişen anlamlar alır.

Misal bir insana zengin diyebilmek için, yıllık veya aylık asgari kazancı ne olmalıdır. 100 bin , 1 milyon , üstü ?

Tüm Reklamları Kapat

Zenginliğin kaynağı nedir? Emek, sömürü, hırsızlık, miras?

Zenginlik nedir? Para, güç, saygınlık, çevre, huzur, sağlık?

Ancak sorudan anladığım kadarı ile doğrudan kazanç temelli maddi (nakdi) gelir kastediliyor.

Bunun için de sormamız gereken bazı sorular var:

Tüm Reklamları Kapat

1. Emek ne derece başat?

2. Çıtamızın üst değeri sayısal olarak ne?

3. Faiz, nema, ürem ne olacak?

4. Özel mülkiyet ne derece öncelikli ve belirleyici?

Fakat yine sorunuzun devamından anladığım kadarı ile kastınız parasal olarak zenginlik…

O zaman filmi geriye sarıp ta ilk ayrışmadan başlamak lazım, ilkel komünal dönemden…

Atalarımız o dönemde göçebe bir hayat sürüyordu ve her şey ortaklaşa idi. Ast üst, yöneten yönetilen yoktu. ( Elbette herkesçe ve rıza ile kabul görmüş siyasi ve ruhani önderler vardı)

Ardından tohumun keşfi ile yerleşik yaşama geçildi ve tarlaları işletmek, ev yapmak, köprü inşa etmek, su getirmek vb. için aletler, araçlar, kazma, balta, mala, tırmık, tırpan vb. araçlar gerekiyordu.

O dönemde temel geçim kaynağı tarım idi. Ancak yukarıdaki yeni ihtiyaçlar için ayrıca bir uzmanlaşma alanı gerekiyordu ve hiç kimse tarlasını bırakmaya niyetli değildi. Çünkü başka işler işin ayrılanlar yol, köprü, ev, alet, araç gereç, su işi ile uğraşırken tarlamız boş kalırsa biz ne yer ne halt ederiz haklı kaygısını taşıyordu.

İşte bu kaygı, ortaklaşa yaşam süren bu toplumda ilk iş bölümüne ve buna bağlı yeni hizmet alanları için ilk verginin doğuşuna vesile oldu. Çiftçi ortaklar yeni hizmet alanlarına yöneltilenlere iki garanti verdi. İlki tarlalarını ekme ve ihtiyaçlarının tamamını giderme, ikincisi ise yapacakları hizmetler için ayrıca ödenek verme garantisi. Alın size sonradan devlet olacak olanın doğumu…

Tüm Reklamları Kapat

Ancak bu bir müddet sonra yeni hizmet alanlarının ürettiği üretim araçlarına, onları üretenlerin el koyması ile sonuçlandı. Devlet dediğimiz aygıtın ilk nüveleri burada artık ben varım diyordu. Zamanla güvenlik kaygıları bahanesi ile bu yapı savaşçıları da kendine yedekleyince nur topu gibi bir köleci toplum doğmuş oldu.

Artık insan önceki kardeşini bir mal gibi satıp satın alabiliyor ve hayatına hükmedebiliyordu. Ta ki köle isyanlarına kadar. Bu isyanlarda o kadar çok köle öldü ki, köle sahibi efendiler bir müddet sonra “yahu insan ona kızıp kendi süt veren ineğini öldürür mü” diyerek, her şeyi yaratan köleler ile uzlaşmak zorunda kaldı. Onları, toprağı terk etmemek ve üretmeye devam etmek koşulu ile azat etti.

Eski köle sahibi efendilerin yeni adı artık toprak ağası, eski köleler ise köylü oldu. Alın size nur topu gibi bir doğum daha. Adı da Feodal toplum…

Tüm Reklamları Kapat

Feodal toplumda her işi yapan köylü olmasına rağmen ürettiğinin dörtte birine zar zor sahip olabiliyordu. Çünkü toprakların sahibi ağaydı ve her üretilenin dörtte birini peşin olarak toprak payı, dörtte birini ağalık hakkı, dörtte birini ise diyet borcuna ( şükret ki kellen omuzlarının üstünde payı olarak) sayarak, üretilenin dörtte üçünü hiçbir şey yapmadan alıyordu.

Bu, özellikle Avrupa’da epeyce uzun sürdü. Ta ki Tüccarlar çiftçilere “Hele bir toplanın kardaşlar. Üreten kim: Siz, dolaşıma sokan ve ekonomiyi canlı tutan kim: Biz, yöneten kim: Ağa ve Kral. Bu böyle olur mu, haktan bize reva mı? Yıkalım gitsin…” diyene kadar.

İşte 1789 da Fransa’da olan bu: Fransız ihtilali… Ancak O dönemin tüccarları, kent soylusu burjuvalar, müttefikleri köylülere kazığı atıp devirdikleri kralların tahtına oturunca, bizim eski köylüler; tüccarların , Rönesans, reform hareketleri, akıl çağı ve coğrafi keşifler sonrası yaptıkları yağmaya dayalı inşa ettikleri sanayi devrimi sonrası, fabrikalarda işçiye dönüştü. Müttefikleri olan burjuvalar da patrona… Artık sistem kapitalist sistem, fakat sömürü aynı sömürü ve temelinde yine özel mülkiyet, yani üretim araçlarının sahipliği vardı…

Bugün egemen sistem bu ve tek bir şey söylüyor, aslında ilk atası olan köle sahibinin, sonraki atası olan toprak ağasının söylediğini: Her bir şeyi sen yap modern köle (işçi). Ancak üç bana bir sana…Alın size zenginlik. Modern siyasi literatürde adı sömürü, kaynağı ekonomik dilde artı değer.

Tüm Reklamları Kapat

Düşünün ki bir fabrikadasınız ve sizin gibi bin işçi var. Üç bana bir sana hesabı ile bir patron sırf üretim araçlarına sahip diye bir işçi bir kazanırken kendisi bin işçinin sırtından, yarattığı artı değerden, harcadığı emekten üçer alarak üç bin kazanıyor. Nasıl ama…1 ve 3000…

Hangi zengin bir işçinin bir ayda harcadığı emeğin üç bin katını harcayabilir ki. Yahut hangi bilim emek-zaman eksenli bunu mantığa bürüyebilir ki. İddiayla söylüyorum. Bir ülkede bir işçinin-emekçinin en üst kalifiye emeği karşılığı bir ayda kazandığının üç mislini kazanan her zengin hırsızdır.

Öyle zenginler vardır ki; Önlerine para basma makinesi koyun ve ömürleri boyunca her nefes alış verişlerinde bir ülkedeki en büyük banknotu bassın. Ara vermeden bastıkları her baknot da kendilerinin olsun. Bugünkü zenginliklerinin yanında devede kulak bile olmaz. Alın hırsızlığa suçüstü.

İşte bütün mesele bu. Yoksa mesele ekonomi veya o alanla ilintili bir bölümü layıkıyla bitirip o alanda layıkıyla iştigal etmek değil. Bu bir tercih meselesidir. Mide meslesidir: Başkasının alın terine konup konmama meselesidir. Bu bölümü-bölümleri okuyup “nasıl daha iyi sömürülür” şeklinde efendiye üstün danışmanlık hizmetlerinden dolayı kısmi zenginlik ile taltif edilenler de var. “Emek en yüce değerdir. Ona uzanan el iflah olmaz” diyenler de…Sevgiyle…

Kaynaklar

  1. Nikitin. (1990). Ekonomi Politik. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 439.
  2. Zubritski, Mitropolski, Kerov, et al. (1987). Kapitalist Toplum. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 167.
  3. Ernest Mandel. (2008). Marksist Ekonomi El Kitabı. Yayınevi: Özgür Üniversite. sf: 685.
  4. Marc Ferro. (2002). Sömürgecilik Tarihi. Yayınevi: İmge Kitabevi. sf: 673.
  5. Karl Marx. (1999). Grundrisse 1. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 405.
  6. Server Tanilli. (1994). Yüzyılların Gerçeği Ve Mirası 1. Cilt. Yayınevi: Cem Yayınevi. sf: 644.
7
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close