Bu soru daha makro perspektifte ele alındığında problemin çözümüne giden yol bi nebze katedilmiş olacaktır.
Eğitim sistemi gelişmiş ülkelerde birbirine benzer yapıdadır ve Türkiye gibi kendini gelişmemiş statüsünde görmeyen aradakalmışlar ülkelerinde yine aynı benzerlikler söz konusudur ancak iç dinamikleri son derece oynaktır. Birinci listedeki ülkelerde eğitim sistemi nispeten daha az tartışılır zira konu tartışmaya açıldığında çoğu zaman yapıyı bozacak nitelikte köklü radikal değişiklikler dillendirilir. Bu da, demokrasi ve cumhuriyet gibi kavramları kutsallaştıran, dolayısıyla bu iki kavram etrafında şekillenen tüm meselelerde olduğu gibi eğitim meselesinde de temkinli davranan mevzubahis ülke toplumlarını hayli korkutur. İkinci liste ülkelerde ise toplumun ahlak ve erdem anlayışının esnek olması nedeniyle eğitim yönetimi siyasete çok sıkı bağlıdır dolayısıyla siyasi dengelere göre sistemin iç yapısı sık sık değişir.
Eğitim sisteminin çürüdüğüne olan inanç modern çağa atfedilse de binlerce yıldır her nesil kendinden önce gelen neslin cahil, sonraki neslin ise Aptal olduğuna kanaat getirir. Bu nesilcilik problemi, görüneni tam aksine, pragmatist düzlemde eksi düzlemde bir varsayım olabileceğini; uygarlık gelişiminin ivmelenerek hızlanan performansı artık her bir demi-siècle'da daha 'akıllıca' mahsuller aldığımızı dolayısıyla bu durumun son model insana ait olduğunu iddia ederek ima eder.
Gelinen noktada eğitim sistemi neden beğenilmiyor?
Gelinen noktada eğitim sisteminin beğenilmeme sebebi tıpkı öncekileri gibi yeni nesiller, yozlaşmış ve aptalca tüketimi nedeniyle ağır şekilde eleştirip, sorumlusunun eğitim sistemi olduğu bilincindedir ve bu durum yeni eğitim düzeni arzusu uyandırır bu da sürpriz değildir. Ancak aynı geleneğe göre kendinden önce gelenleri cahil bulmuş genç kuşak, bu defa yaşayan ata kuşaklarını cahil ilan edememiştir çünkü yeni kuşağı akıllı yapan nesne olan interneti kullanmak çok kolaydır bikasik yaşlılar ekseriyetle daha iyi ürününü yapabilmektedir.
Yani ortada bir sistem memnuniyetsizliği varsa yine eğitim sisteminin kabahatidir, bir çocuğun yetiştirilme tarzı ile ilgilidir.
Son birkaç nesil bireyi, internet teknolojilerini rekor hızlarda icat edip maliyetini inanılmaz seviyelere düşürdükten sonra nispeten uzun yıllar sayılabilecek bir dönemde, online olmanın yaygınlaşmasını bekledik ve bu bekleme süresi zarfında bazılarımız(özellikle, gelişmiş olması nedeniyle batı ülke fertleri veya evrimağacı gibi oluşumlar) internet ağlarında altyapı oluşturdu veya katkı sağladı. Yaygınlaşma henüz %60'a gelmişken internet sayesinde tüm temel yaşam gereksinimlerin her bireye erişimi hatta İnterneti derhal herkes için özgürce ve bedava kullanılabilir temel gereksinim aracı yapmalıydık.[2024 verilerine göre Nüfusun üç milyarının İnternete erişimi yok, 750 milyonu okuma yazmayı, bir buçuk milyarı ise imkanı olmasına rağmen İnterneti kullanmayı bilmiyor.] [1]
[1]
[1]
Bu durumda, dünya nüfusu apaçık şekilde ikiye bölünmüştür; İnterneti kullananlar ve kullanamayanlar. Böylece birkaç sorun çözülmüş olur: Artık aç ve sefalet içinde yaşayanlar görmezden gelinebilir, savaş veya zulüm görenler sineye çekilebilir. İnsanların "Bi kısmının" ölmesinin mahsuru olmayabilir. Nitekim İnternete erişimi olmayan üç buçuk milyar nüfusun ciddi çoğunluğu açlık sınırının altındaki kesimden oluşur. İnterneti kullanabilen beş buçuk milyar insanın, İnternet ile neyi ve nasıl yapacağını bilemeyen kesimiyse rasyonel yaklaşımlarla iki milyar kadardır. Geri kalan nüfus online olmayı başarmış(!) kullanıcılardır. 84 yaşındaki ev sahiplerim ile 2012de beş yaşındaki kardeşim online sipariş verir, birlikte oyun oynar, uçak biletinden otel rezervasyonuna kadar Birkaç tıkla halleder hatta python neymiş ya diye merak edip içine dalar. Dolayısıyla yaşlılar da gayet online olabilmektedir.
Ancak x ve y kuşağı Internet kullanımının azılı çoğunluğuna sahiptir ve bu online olma eylemi sırasında İnternete çok az katkı sağlamış, yemek yaparken malzemeleri yiyip hızla şişmanlamıştır. İnternette bıraktığımız her bir iz bitlere kadar bölünebilmişken hayvani güdülerle İnterneti tüketmeyi başarmış genç nesil sayesinde kaynağa dönüşen bir yapı, verimsiz, çöp, tüketim odaklı kullanımlar sayesinde kullanması meşakkatli olmuş ve değersizleşmiştir.
Ne yapmalı?
Çeşitli çalışmalar var. Hayal edebileceğiniz tüm eğitim sistemi metotları emin olun sizden önce kırk kere düşünülmüştür. Dolayısıyla mikro değişimler işe yaramamakta olup, yekten tek gezegende tek tip bir eğitim modeli inşa edilmelidir. En güncel bir makale için (bkz: Karmaşık, ağ tabanlı, demokratik,
tatmin edilebilirlik sorunu olarak yönetim)
Ancak ne işçi ne gönüllü sayısı çok azdır. Hedonik bağımlı genç kuşaklar ve cehalet damarları yine öncekiler gibi kabaran, İnterneti yıkım ve bölünme aracına dönüştürmek isteyen "Yaşlı" diye tabir etmek istediğim crème de la crème tabaka bu eğitim sistemi tartışmasını manipule edebilir. Aynı şekilde bir önceki asrın başı da hem dünya savaşları hem de yeni eğitim sistemleri ile geçiş dönemi olmuştu. Neyse. Öğrenciye, Online olmanın yarattığı değersiz kaynağımızdaki tüm verileri bitlerine kadar veriye dönüştürdüğünü ve bundan sonraki tüm izlerini sıfır bilgi kullanarak bıraktığını, böylece enerjiden verimi arttırdığını , böylece insan doğrulama maliyetlerini azalttığını, daha fazla neyinin nasılının yeni kuşağa terbiye ile dizayn edilmiş bir eğitim sistemi ile öğretilmesi gerek, bu da online olmanın gerekliliği itibarıyla gezegenin her noktasında her bireyi kapsayarak yaşanmalı. Yani tek tip bir düzen kaçınılmaz olmaktadır. Bunun silaha dönüşmesi, daha doğrusu tıpkı hedonik zombi x y kuşakları gibi yeni zombi kuşaklar yaratılması çok olasıdır. Ancak bu küresel değişim isteğinin Yaşlılar tarafından kötüye kullanımını engellemek yerine onun karşısında olmak, cumhuriyetçiler karşısında kralcılar olmak gibidir.
Yaşlılardan nasıl korunulur?
1. Açık Hava Hapsi
Yaşlıların en tipik semptomu kendini değerli hissetme duygusudur. Yaşlılar(?) bu duyguyu doyasıya tattığı her alanda kendini Tanrı gibi hisseder. Senelerce diğer gerçek yaşlıların huzurevlerine akın etmesinin sebebi yine budur. Dolayısıyla bizim bahsettiğimiz bu yaşlılar bir hayli geniş alanlarda hapsedildiğinde ve kendilerini değerli hissetme yanılgısı onlara bolca verildiğinde bu tabakadan bir miktar verim alınabilir(nezdimde 5 tavuğun verdiği günlük yumurta kadar).
2. Değer Biçme
a. Yahuda'yı Öpün
Eğitim sistemi ve yenilenmesi arzulanan diğer her şey, herkesin istediği ölçekte olabilir. Kim ne kadar etkileyici ya da diğer adıyla influencer olmak istiyorsa olabilir. Yani Jeff bezos, Gérard amca ve on altı yaşındaki bir genç daima aynı pazarda olmalıdır. Ve yaşlı, onun silahı olan değersizleşmiştirme politikası uygulayarak tüm soğuk kanlılıkla alaşağı edilmelidir. Yaşlı kesimin kendini değerli hissetme yöntemi, henüz yaşam yolculuğunun çok başlarındayken tüm niteliklere sahip olduğunu düşünmesi sebebiyle bi noktadan sonra başkalarını değersizleştirerek gerçekleşir. Mevcut yaşayan yaşlılar kim ne kadar fazla sömürebiliyorsa o kadar çok zengin olma sırasıyla kendilerini listeliyorlar. Eğer eğitim sisteminin değişmesini ümit eden genç kuşak, bu yaşlılar ile doğru şekilde baş edebilirse, ekseriyetle yaşlıların inşa ettiği internet aracılığıyla onları devrilebilir, zombi yeni öğrenciler yerine bilinçli, sağduyulu, gözlemci, akılcı, meraklı, tevazu sahibi ve en önemlisi daha önce hiç olmadığı kadar faydacı öğrenciler yetiştirilebilir.
Alt konu başlığı ile uyumlu olması için Yahuda ve isa hikayesini hatırlatmak gerekirse;
Yahuda'nın, İsa'yı otuz gümüşe satmasının nedeni belki de ona zanettiğinden çok daha değersiz olduğunu hatırlatmak istemesiydi. Bu kinayeli metafor, teokratik açıdan incelendiğinde, Tanrı'nın en sevdiği varlığa yaşam vermesinin nedeni olan hıristiyanlıktaki fidye inancı kehanetini gerçekleştiren başrol Yahuda olmuş olur. Ancak İsa figürünün mesellerinde değersizleştirmeye dair iz olmamıştır.
İsa, vergi tahsildarı Matta'nın vergi sorusuna "sezarın hakkını sezara ödeyin" diyerek iyi bir imanlının vergisini ödeyen bir vatandaş olduğunu vurgulamıştır. Daha ziyade, beş-altıncı yüzyıllarda tamamen batılı ve siyasal olan henüz çok az fraksiyonlarına ayrılmış hıristiyan inancıyla birlikte bu şekilde yorumlanmıştır.
Ancak hikayedeki Sezar yalnızca dönemin roma imparatoru Sezar(*bu bir tarihi gerçek değildir şaibelidir*) değil, ücret hakeden her üretici içindir. Bugünün en değerli kaynağı ise insanın internette bıraktığı izdir dolayısıyla ücreti hak etmektedir. Ancak bugün kullandığımız değer yaratma ölçüm aletleri, mevcut ekonomik modeller nedeniyle son derece kötücül ve acımasızdır.
Yaşlı adama, tam da onun istediği verilmeli, kendisini değerli hissettiren tüm varlıkları ve niteliklerini ölçelim, ona göre değer alsın ve paralel özgürlükte mahrem bir hayat yaşasın. Bugüne kadar sadece yaşlıların ölçtüğü ve değer biçtiği düzende yaşlıya daha iyi ölçüm aletleri dayatılmalı, sözleşmeyi kabul etmiyorsa değerli olduğunu zannettiği varlıklarını terk etmek veya geliştirmek zorunda kalmalıdır. Tek tip eğitim düzeninde uygulaması ise paralel şekilde bireyden en fazla fayda alınan ve buna ne kadar değer olduğu kendisine kelimenin tam anlamıyla *her yönden* hissettirilen öğrenciler yetiştirilmelidir. Kişi, öncelikle bir kişi olduğu için değerlidir. Dolayısıyla her türlü temel gereksinimleri hak eden bir varlıktır. Kim bu Hakedişe sahip olamayanlara en fazla yardımı emekle sunuyorsa o en yüksek katkı puanlarını hak eder. Bu durumda, 30 yaşında politeknik mezunu kanadada yaşayan bir uçak mühendisi, canı istediğinde Erzuruma gidip birkaç mahallenin güncel gereksinimlerini karşıladığında onun bırakın jet masraflarını, pisliğini bile seve seve temizlemeye razı kişiler çoğalacaktır. Eğer bugüne değin İnternete bıraktığımız her iz toplanabilir veriye dönüşmüşse bu kaynakta yaşlı tabakanın değeri hayli cılız olacaktır. Böylece Yahuda'ya küçük bir barış busesi kondurarak Sezar'ın hakkını Sezar'a teslim etmiş olursunuz.
Ancak her zaman her eğitim sistemi ve yönetim biçimleri, manipule edilmeye, kutuplaşmaya ve kötüye kullanıma açıktır. Denetim mekanizmaları sonsuz döngüsel şekilde son kullanıcı yani aynı zamanda veri üreticisi olan her bir bireyce kontrol edilme imkanına sahip olmalı ve yönetim kademelerini oluşturacak grupların şeffaflığı, mahremiyet veya etik kaygı gütmeden tüm çıplaklığıyla ortada olmalıdır. Mahremiyeti elinden alınmış bir birey herkese faydacı olmayı misyon edinmiş dolayısıyla son derece kıymetli olacaktır. Sistem kendiliğinden kötü niyetlileri uzak yörüngelere fırlatmış olacaktır. [2]
Eee?
Sonuç itibariyle Yeni eğitim sistemi arzuluyorsak mevcut akademi anlayışı ve meslek eğitim şekilleri terk edilmeli, daha efektif öğreti metotlarıyla ve eğitimin bireye ve ailesine bedava olduğu kabulüyle değişim istenmelidir.
Yoksa okulda hangi ders olmalı, sınav sistemi ne, nasıl polis mühendis olunur gibi meseleleri mesele etmeye devam etmek maalesef çözüm yerine yıkımı hızlandırır.
Kaynaklar
- Wpbeginnet. Dünyada 750 Milyon Kişinin Okuma Yazması Yok. (13 Ocak 2025). Alındığı Tarih: 22 Ocak 2025. Alındığı Yer: Ekoiq | Arşiv Bağlantısı
- L. Hébert-Dufresne, et al. Governance As A Complex, Networked, Democratic, Satisfiability Problem. (4 Aralık 2024). Alındığı Tarih: 22 Ocak 2025. Alındığı Yer: arxiv | Arşiv Bağlantısı