Büyüme Yaşlanmanın Kibar Adıdır!
Ve bir yerde yaşlanma varsa ki adı esasında fiziksel aşınmadır, kimyasal çözülmedir ve biyolojik tükenmedir. Her üç farklı alanda da nihayetinde ölmedir.
Dolayısı ile ölümsüzlük söz konusu olduğu anda her canlı varlık ölümsüzlüğe nail (sahip) olduğu anı sonsuza kadar korumak zorundadır. Yani yaşlanmamak zorundadır. Ve bu nedenle de bu özelliğe sahip olduğu anı fizyolojik olarak da korumak zorundadır. Çocuksa çocuk, ergense ergen, yetişkin ise yetişkin ve yaşlı ise yaşlı olarak…
Bu aşamadan sonra ölüm yok ise yeni doğum da yoktur. Çünkü ana rahmine düşüldüğü andan itibaren her aşama aynı zamanda ve esasında bir yaşlanmadır. Yaşlanma da söz konusu olmadığına göre doğum da yoktur.
Ne kadar sıkıcı bir dünya öyle değil mi…
Bunun bir yolu daha var: O da belirli bir yaşa geldikten sonra yaşlanmayı durdurmak. Sürekli doğumun olup ölümün olmadığı bir dünya düşünün. Sonra galaksi, galaksiler ve ötesi.
Böylesi bir durumda değil bir dünya bir evren bile tahayyül edilemez. Çünkü enerjinin devinimi, dönüşümü ve yeniden yaratımı yok ise, değil yeni için , var olan için bile enerji yetmez. Çünkü sınırsız ve sonsuz değildir.
Enerjinin arzının talebi artık karşılayamayacak olduğu aşamada, teknolojimiz ne denli gelişkin, aklımız ne denli yetkin olursa olsun çoklu enerji yetmezliğinden kaynaklı olarak ölüm kaçınılmazdır.
Bir de bu enerji arzının talebi karşılayamaması nedeni ile evrenimizin tasarruf tedbirlerini uyguladığını ve bizi ölümsüz fakat aynı zamanda minimum enerji tüketimi ile adeta donmuş vaziyette sonsuza kadar hareketsiz tuttuğunu bir düşünsenize. Ne büyük ızdırap…
Yaşlanmak iyidir. Ki biz canlıyız ve canlılar doğar, gelişir, büyür ve ardın sıra gelenlere yol ve yer açmak üzere ölürler. Her anın tadına varmak lazım… Fakat bu, gelişen bilimsel ve teknolojik alt yapıya bağlı ve paralel olarak ömrümüzün uzatılması önünde bir engel de değildir. Buna da itirazımız yok zaten. Sevgiyle…