Aslında bu konuya farklı açılardan yaklaşılabilir. Benim de katıldığım görüş şu: Canlılık sonlu olduğu için, türün devamı büyük önem taşır. İnsanlar, bir gün öleceklerini bilerek ilişkiler kurarlar. Bu da ilişkilere anlam ve derinlik katar. Elbette ölüm düşüncesi korkutucudur, çünkü “ölüm bizi ayırana dek” ifadesi bile bu korkuyu yansıtır. Ancak canlılar, bu sonluluğu aşmak için genetik olarak nesli sürdürmeye yönelmiştir. Yani her şey ayrılığa doğru gitse bile, başlangıçta bizi birleştiren bir istek ve anlam vardı. Sonu düşünerek üzülmek ise, belki de insanın doyumsuzluğundan kaynaklanır.
Eğer insanın neden doyumsuz olduğuna ve neden son yüzünden umutsuzluğa kapıldığı hakkın detaylı bilgi almak için bu yazıya bir göz gezdirebilirsin.[1]
Tüm Reklamları Kapat
Kaynaklar
- O. özkoparan. Kierkegaard Felsefesinin Varoluşçuluk Ve Edebiyat Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi - Mahal Edebiyat. (11 Mart 2022). Alındığı Tarih: 2 Mayıs 2025. Alındığı Yer: Mahal Edebiyat | Arşiv Bağlantısı