Bizim medeniyet anlayışımız, ihtiyaçlarımızı gidermede, kolaylaştırmayı amaçlayan hiyerarşik sistem.
Yani gelişimimizi hedefleyen, dünyayı ve kendimizin daha iyi versiyonlarına ulaşmayı amaçlayan bir sistem değil.
Bu nedenle medeniyet değil, kurduğumuz hastalıklı düzen demek daha doğru olur.
Öncelikle böyle bir sistem kurmamış olsaydık, doğanın bir parçası olmaya devam edecektik. Yani kendimizi soyutlayıp, doğamıza aykırı ortamlar oluşturarak kendimizin olacağı en kötü versiyonlara koşmazdık.
Tanrı, zaten bize akıl ve irade vererek, gideceğimiz yönü seçmeyi sağlamıştır. Ancak bizim göklere çıkardığımız akıl ve rasyonalite, YÖNETİLMESİ GEREKEN bir decoder. Biz şu anda yönetmeyi bırak, ihtiyaçlarımız dışında bir şey düşünemeyecek seviyede ilerlediğini zanneden bir haldeyiz. Yani temelde gelişim, bizim için tüketeceği ihtiyaçlara ulaşma kolaylığı demek. Teknoloji de buna hizmet eden temel araç.
Teknoloji ilerlemesi hangi insani değerleri üretmiş ya da yükseltmiştir?
Tıp - medikal anlamda sorunlu bireylerin yaşamlarını kolaylaştıran hizmetlere ulaşabilenler ve ulaşamayanlar diye bir ayrım niye var...
Şu anda içinde bulunduğumuz kitlesel sorunlar ve dünyaya verdiğimiz zararın nedeni tamamen bu kurduğumuz kanser hücresi karakterli düzen. Doğanın bir parçası olmayı başararak da düzen kurulabilirdi. Ancak insanın gelişimi, daima hata yaparak doğruyu bulmak olduğu için, önce duvara çarpmak, sonrasında yolu ortalamak şeklinde ilerliyor. Yani içinde bulunduğumuz durumu eleştiriyoruz evet, ancak insan doğrudan - birden bire olması gerekeni uygulayabilecek gelişmişliğe ulaşmış değil. Din de bu nedenle var zaten. Sana yapman gereken temel kuralları veriyor ki, bunun üzerine bir şeyler koy ve geliş.
İnsanın sosyal evrimi gereği, hatalı ve hastalıklı bir düzen kurması ve onu kutsaması, bu yolla dünyayı mahvetmesi de normal karşılanmalı. Ancak zararların görülmesi ve duvara çarpma etkisi ile doğru yöne dönme açısından geç kalmış durumdayız. Herkesin sorundan bahsetmesi, kimsenin kendine düşeni yapmamasının nedeni de kümülatif etki. Yani bu uyanıklığa belli bir sayıda insan ulaşana kadar faaliyete doğrudan geçilmeyecek.