Muhtemelen bugün gökyüzüne bakıp kuşlara değil, hâlâ yaşayan dinozorlara hayranlıkla bakıyor olacaktık. Belki zekâ gelişmiş bazı dinozor türleri olurdu ama bu insan olur muydu, işte orası büyük bir muamma. Evrim deterministik değil, yani kesin bir hedefi yok. Dolayısıyla aynı başlangıç koşullarında bile çok farklı sonuçlar alınabiliyor ama İnsan gibi karmaşık beyin yapıları, eller, soyut düşünce yetileri, dil gibi özellikler rastgele mutasyonlar ve seçilim yoluyla birikir. Ve bunların evrimleşmesi için doğru zamanda, doğru çevresel baskılar gerekir. Dinozorların baskın olduğu bir dünyada, memeliler bu fırsatı bulamayabilirdi.
Sonuçta, göktaşının düşmemesi, belki de Homo sapiens’in hiç var olmamasına yol açacaktı. Belki bambaşka bir tür, bambaşka bir zekâ formu gelişecekti. Belki uygarlık yerine içgüdüyle yaşayan türlerin hâkim olduğu bir gezegen olurdu. Belki de hiçbir zaman gökyüzüne teleskop doğrultulmazdı.