Bu dünyada sadece senin gerçek olup, diğer herkesin birer NPC olduğunu düşünmek, aslında felsefedeki “solipsizm” fikriyle paralel. Solipsizm sadece kendi bilincinin var olduğundan emin olabileceğin ve dışarıdaki insanların ya da dünyanın gerçekten var olup olmadığını bilemeyeceğin düşüncesi. Simülasyon teorisi bu noktada devreye girip bilinç dediğimiz şeyin ne kadar "gerçek" olduğunu, yaşadığımız deneyimlerin sahici olup olmadığını düşündürtüyor.
Evrende bir simülasyonun içinde olup olmadığımızı anlamak da tam bir muamma. Bazı bilim insanları mesela ışık hızı gibi fizik kurallarının aslında simülasyonun sınırlarını işaret ediyor olabileceğini söylüyor. Fakat başkaları koskoca evrenin tüm detaylarıyla bir simülasyonda yer almasının akıl almaz bir bilgisayar gücü gerektireceğini, bunun da imkânsız olabileceğini düşünüyor. Şu anda simülasyon teorisini kesin olarak ispatlayacak ya da çürütecek somut bir kanıtımız yok. Bazı insanların NPC olması buna bir kanıt sayılabilir mi bilemem tabii :)
Kişisel düşünceme göre, her şeyin maddi gerçeklikten kaynaklandığını düşünüyorum. Yani bilincin de dahil olduğu her şey fiziksel etkileşimlerin ve beyin aktivitelerinin bir sonucu. Bu durumda simülasyon teorisi bana biraz fazla spekülatif geliyor. Çünkü gerçekliğimizi, deneyimlerimizi ve bilincimizi açıklamak için zaten maddi dünyadaki süreçlere dayanabiliyoruz. NPC olarak düşündüğüm insanlar bile karmaşık sinirsel işleyişlerin birer yansıması her ne kadar gerçekçi görünmese bile :) Başkalarının bilincini ya da gerçekliğini "gerçekten var mı?" sorusuyla sorgulamak yerine, bilinç ve algıyı evrimsel süreçler ve biyolojik mekanizmalar üzerinden anlamak bana daha makul geliyor. Bu yüzden bir simülasyon içinde yaşadığımıza dair somut kanıtlar olmadan, sadece spekülasyona dayanan bu tür düşünceler bana fazla uzak.