İlksel Çorbanın Baharatı Olmak!
Belki de en büyük kusur bu olabilir.
Kusursuz demek son demektir. Bu saatten sonra artık alacağınız bir yol, varacağınız bir menzil, yaşayacağınız bir heyecan ve hatta sizi hayatta tutan bir amacınız dahi yok demektir.
Evrenin dili olsa muhtemeldir ki diyeceği ilk ve son şey bu olurdu: “Kusursuzluk öyle matah bi şey olsaydı kendime saklardım, ki ben bile kusursuz değilim.”
Belki biraz dilin kendi kökenine inmek lazım, toplumdaki genel geçer ve onsuz fakat ona atfedilen anlamına değil.
Kusur Arapça kökenli bir kelimedir ve ne hata ne de yanlışı ifade etmez. Aksine işleyen, ilerleyen, devinen bir sürecin, yolun, yolculuğun nakıs yani tamamlanmamış oluşuna yönelik eksikliği ifade eder. Ki evrenin devinim yasası ile evrimin seçilimi aynı kapıya çıkar.
Bu nedenle de bir insanın kusursuz olma talebi, arayış; kelimenin kökeni ve dil itibarı ile eksik, tamamlanmamış anlamı üzerinden değil fakat toplumdaki genel geçer ve onsuz ona atfedilen hata, yanlış anlamı itibarı ile en büyük kusurdur…
Kelimenin anlamına sadık kalacaksak kusurların üstü örtülmez, tıpkı tamamlanmamış yürüyüşün üstünün örtülemeyeceği gibi. Aksine tamamlanır. Sonra yeni bir yürüyüş ve tamamlama ve sonra yine ve yeniden…
Bu nedenle de hiçbir insanın üstü örtülemeyecek kusuru olamaz. En fazla yarıda bıraktığı yürüyüş olur ve zaten bedeli o yarışı kaybetmek olduğu için ona ayrıca ne başkası ne de kendisi bir bedel ödetemez.
Kusursuz olma arayışı beyhude bir arayıştır, iyi ki de öyle. Maazallah, öyle olsa idi hala gezegenimizin okyanuslarında, o canlılığa ana rahmi görevi gören ilk kimyasal çorbanın baharatından öteye geçemezdik. Sevgiyle…
Kaynaklar
- Prof. Dr. Özcan Köknel. (2000). Kaygıdan Mutluluğa Ki̇şi̇li̇k. Yayınevi: Altın Kitaplar. sf: 431.
- Sinan Canan. (2022). İfa İnsanın Fabrika Ayarları 3 Cilt Birden. Yayınevi: Tuti Kitap. sf: 552.
- Georges Politzer. (2012). Felsefenin Başlangiç İlkeleri. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 208.