Duygudurumun, tüm sisteme etkisi olduğunu biliyoruz. Sinir sistemi başta olmak üzere. Bu durumda nöral aktivite doğrudan etkilenir. Ancak hücreleri, organelleri, molekülleri oluşturan atomların doğrudan değişmesini, duygudurum ile etkileşime girmesini düşünmek -direkt ve düz mantık- olarak doğru olmaz. Dolaylı ve zamana yayılmış olarak etkileri mutlaka olacaktır. Özellikle uzun dönem stres yaşayan biri için bu kaçınılmaz biçimde oksijenlenme azalması nedeniyle proton yükünün artması olarak düşünülebilir. Ancak duygudurum daha çok hücresel olarak etki mekanizmasına sahip, dolayısıyla organeller. Olumsuz duygudurumda serbest oksijen radikal üretimi artacak, hücresel düzeyde metabolik atık olarak birikecektir. Bu proton yükü de, elektron alıp dengelenmek için mitokondri ve hücre zarlarına gidecek. Sonuç olarak vücutta elektron kaybı yaşanacaktır. Damar sertliği, şeker hastalığı gibi durumlar, sertleşmiş hücre zarlarının dokusal etkileri gibidir. Atomik seviyede ise elektron kaybının sonuçları. Görüldüğü üzere bu oldukça dolaylı bir işleyiş. Hatta belli bir süre bu durum vücut tarafından tolere edilir. Birden oluşmaz.