Sorunu yanıtlamadan önce sana kütleçekim kuvvetinden (aslında kendisi kısmen bir kuvvet değildir, birazdan açıklayacağım.) bahsetmek isterim.
Evrende dört temel kuvvet vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz.
1- Güçlü Nükleer Kuvvet
2- Elektromanyetik Kuvvet
3- Zayıf Nükleer Kuvvet
4- Kütleçekim Kuvveti
Kütleçekim kuvvetini tarihte ilk olarak Newton açıklamıştır. Newton'a göre;
Kütleçekim kuvveti için iki cisim düşünelim ve bu cisimleri A ve B cismi diye adlandıralım. A cisminin kütlesine ma, B cisminin kütlesine ise mb diyelim. Bu iki cismin merkezleri arasındaki mesafeye d ve evrensel çekim sabitine ise G dersek, kütleçekim kuvvetini (G.ma.mb)/d2 formülünden buluruz.
Gezegenlerin, üzerinde bulunan cisimlere karşı uyguladıkları kütleçekim kuvvetine ise yerçekimi kuvveti adını veriyoruz. (Kütleçekim kuvveti ile yerçekimi kuvveti arasındaki hiçbir fark yoktur, yalnızca isimleri farklıdır.)
Fakat Newton'un bu görüşü, Einstein'ın Görelilik Teorisi tarih sahnesine çıkana kadar geçerliliğini koruyabilmiştir.
Albert Einstein'ın Genel Görelilik Teorisi'ni geliştirmesinden önce, Isaac Newton tarafından başlatılan Newton Fiziği ("klasik fizik") çerçevesinde kütleçekimi, iki cisim arasında görünmez bir ip gibi bir nesne yoluyla cisimlerin birbirine çekilmesi olarak modellenmiştir. Bu modelde kütleçekimi anlık olarak etki eder; uzay-zaman dokusu ise mutlaktır ve değişmez. Ancak Einstein sayesinde, kütleçekiminin bu modelinin doğru olmadığı anlaşılmıştır.
Kütleçekiminin nasıl çalıştığına yönelik daha doğru bir izah, şu şekilde yapılır: Evren içerisindeki tüm cisimler, "uzay-zaman dokusu" dediğimiz yapının ("sahne"nin) içerisinde yer alırlar. Bu sahne, bir tiyatro sahnesi gibi değişmez yapıda değildir. Tam tersine, kütlelerin etkisi altında bu sahne de eğilip bükülmektedir. Bunu, devasa bir çarşaf gibi düşünebiliriz. Her bir kütle, bu çarşafın farklı noktalarını, kütleleriyle doğru orantılı olarak bükerler. Bunu, gergin bir çarşafın üzerine bir bovling topu koymak gibi de düşünebilirsin; bu yük altında çarşaf, aşağı doğru bükülecektir.
İşte kütleçekimi, bu bükülmüş uzay-zaman dokusu içinde hareket etmeye çalışan cisimlerin, bükülmeye sebep olan cisimlere doğru hareketine verdiğimiz isimdir. Dikkat edeceğin üzere, cisimlerin bu kütleye doğru hareket etmesinin nedeni, içerisinde yol aldıkları uzay-zamanın, büyük kütleli cisimlere doğru bükülmesidir. Yani aslında cisimleri "çeken" herhangi bir şey yoktur ve kütleçekimi de gerçek bir kuvvet değil; bir illüzyondur. Cisimler, sadece gitmek zorunda oldukları yol (uzay-zaman dokusu) değiştiği için o yöne doğru hareket etmek zorunda kalırlar. (Kaynak: https://evrimagaci.org/yer-cekimi-nedir-kutle-cekimi-nasil-calisir-kutlecekim-kuvveti-ile-yer-cekimi-arasinda-ne-fark-var-3950)
Her neyse, soruna geri dönelim. Dünya'nın bir ucundan diğer ucuna kadar bir delik açabileceğimizi ve bu delikten geçerken Dünya'nın çekirdeğinde 6000°C'de kül olmayacağımızı varsayarsak eğer, şöyle bir açıklama yapmamız mümkün;
Açtığın deliğin bir ucuna A, diğerine ise B ve "A ucundan aşağı atladın." diyelim. Dünya'nın yerçekimi kuvveti yani kütleçekim kuvveti sayesinde, Dünya'nın merkezine doğru hızla düşmeye başlarsın. Fakat bu düşüş hızı, Dünya'nın merkezine doğru yaklaştıkça azalmaya başlar. Nasıl mı? Şöyle açıklayayım: A deliğinden aşağı atladın, yeryüzünün 1000m kadar aşağısına düştün ve düşmeye de devam ediyorsun diyelim. Bu derinlikteyken sana etki eden kuvvet, yalnızca Dünya'nın yerçekimi kuvveti değildir artık. Hem ardında bıraktığın o 1000m derinliğindeki kütle, hem de sağında, solunda, önünde ve arkandaki kütleler de sana bir kütleçekim kuvveti uygular.
Daha da açıklayıcı olmam gerekirse; yeryüzünden Dünya'nın iç yerçekirdeğine kadar 6370km vardır. Sen yeryüzünde duran bir insansın diyelim. Yeryüzündeyken Dünya sana, 0-6370km derinliğindeki kütlesiyle bir yerçekimi kuvveti uygular. Yine az önceki gibi Dünya'nın merkeziyle arandaki mesafeyi azaltalım, yani yine aşağıya atladın ve bu sefer aşağıya atladığın A noktasından 3000km kadar aşağı düştün diyelim. Artık Dünya'nın merkeziyle arandaki mesafe 3370km'lere kadar düştü. Ardında ise 3000km kalınlığında bir tabaka bıraktın. Dünya'nın merkezi halen sana bir kütleçekim kuvveti uygular, burada sorun yok; fakat ardında bıraktığın 3000km'lik tabaka da sana bir kütleçekim kuvveti uygular. Yani düşme hızın, sen her derine indiğinde daha da azalacaktır. Dünya'nın merkezine yaklaştığında ise bu hız artık sıfıra yaklaşacak ve bir noktada duracaksındır. (Yanlış anlaşılma olmasın, bahsettiğim şey 'hız'. Kütlesi olan bir cismin kütleçekim kuvvetinin sıfır olma ihtimali zaten yoktur.) Dünya'nın diğer ucuna ulaşma gibi bir ihtimal ise mümkün değildir çünkü Dünya, üzerindeki tüm cisimleri merkezine çekmeyi amaçlar. A noktasından Dünya'nın merkezine ulaştın diyelim, buraya kadar sorun yok fakat sonrasında B noktasına ulaşabilmek için Dünya'nın sana uyguladığı yerçekimi kuvvetine karşı çıkman gerekir. Ki bu da imkansızdır.
Konudan bağımsız olaraktan; şu konuda da bir açıklama getireyim, öyle pek bir akademik bilgi birikimim yok, ne de olsa şuan için yalnızca bir lise öğrencisiyim. Fakat bildiklerim kadarıyla bir açıklama yapmak istedim. Umarım hatalı/eksik bilgi vermemişimdir. İyi günler dilerim.