"Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni"
Evren kusursuzluğu tanımaz. Çünkü kusursuzluk bitiştir.
Bu durum evrene dahil her şey ve herkes için geçerli.
Devinim ve bağlı olduğu değişim var olduğu sürece hareket, hareket var olduğu sürece de devinim ve değişim var olacaktır.. Haliyle bu durum her şey ve herkes için geçerli olduğunda, göreli olsa da değişme, gelişme, ilerleme veya ne isim verirsek verelim, kaçınılmaz olur. İyi ki de öyle.
Kusursuzluk; ötesi yok demektir. Bu aşamadan sonra değişemezsiniz, gelişemezsiniz, ilerleyemezsiniz. Bu da doğanın diyalektiğine taban tabana zıttır.
Hele ki varoluş süreci bile kimilerince doğanın bir kusurunun ürünü ve doğaya dönüşü itibarı ile de bir kusura delalet eden türümüz için kusursuzluk olası bile değil...
Bu kusur illa ki zihinsel veya bedensel olmak zorunda da değildir. Doğuştan körlük bedensel bir kusurdur ve gözler enerjisini kulaklara ve temasa vererek açığını bir nebze kapatabilir. Ancak bakar körler için durum hiç de iç açıcı değildir.
Doğa ve yaşam ve barındırdığı, türümüz dahil her şey, birer lego olarak göreli uyumunu kusurlarına borçludur. Çünkü kusur aynı zamanda legoların birbirine geçen ve bütünlüğü sağlayan girinti ve çıkıntıları gibidir. Hiç bir girinti ve çıkıntısı olmayan bütünün bir parçası olamaz. Oysa doğanın ve yaşamın ham maddeleri , nihai olarak entropiye ( ayrışmaya) mahkum olsa da sürekli devinen ve dönüşen evrene içkin tüm yapılar bütünlüklerini koruyabildikleri sürece varlıklarını sürdürebilir.
Değil evrenimiz, gezegenimiz ve doğamız nazarında bile daha dünün çocuğu sayılan bizler için neden farklı olsun ki...
İyi ki kusurlarımız var. Yol yürümemize mani olup giderebilecekleri giderelim elbette fakat giderilebilecekleri giderdikçe yenilerine gebe olduğumuzu unutmadan. Çünkü yol yürüyoruz ve yürüdüğümüz yol kusursuz değil iken biz nasıl olalım. Sevgiyle…