Tabi ki var. Büyük çoğunluğumuz bunların en leziz meyvesiyiz.
Ve tabi ki sevgi ve iyilik adına hakkıyla yaptığımız her şeyin bize dönen bir karşılığı mutlaka vardır: Huzur, mutluluk, iç barış, keyif vb.
Neticede bizler genetik olarak bencil varlıklarız ve her şeyde hayatta kalmaya ve kod üzerinden bile olsa ölümsüz olmaya ( üreme ile gen aktarımına) hizmet edecek şekilde donanmış varlıklarız.
Bu bizim, tek hücreli canlılar dahil, canlı kategorisine giren her tür ile ortak yanımız, yani hayvanlığımız...
Ancak bizler her ne kadar biyolojik olarak hayvan olarak addedilsek de kendimizi bu kapsamın dışında ve kültürel kod ağırlıklı insan olarak tanımlamamız öylesine salt bir kibrin ürünü değildir.
Bizim tür olarak diğer canlılar gibi bencil yapımız yine neticede bu bencilliğe hizmet edecek olsa da bizcil olmayı ve ancak bu sayede hayatımızı sürdürüp soyumuzu devam ettirebileceğimiz bilgisini bilince çıkarmıştır. Bugün buna vesile olan alt yapıya toplum, üst yapıya da kültür adını veriyoruz.
Konuyu bu minvalde ele aldığımızda, insanın yaptığı her şeyin karşılığında, ister doğrudan genetik kod dayatmalı bencillik sebebi ile ister kültürel filtreli bizcillik üzerinden elbette ve mutlaka bir menfaat beklentisi olacaktır. Muhatabımızın düşmanımız yahut annemiz olması bu durumu değiştirmez.
Ancak değerlendirmemiz burada biterse haksızlığa dayalı telafisiz bir hata yapmış oluruz.
Evet, ister dolaylı ister doğrudan her canlı bencildir ve her uğraşı bir menfaat karşılığıdır.
Ancak bunun öncül süreci zorunlu bizcillik olsa da neticede bu tür bir bencillikte salt bizim menfaatimiz değil başkakarının da menfaati gözetildiğinden adı herkesin aşina olduğu bencillikten çıkar.
Hele ki analık vasfında olanlar ile toplumun önderleri ( kimi bilim insanları, devrimciler, aydınlar), bunu aşabilen fedakar tercihleri ve pratikleri ile bu kapsamın tamamen dışında kalır.
Benim bildiğim üç türlü menfaat vardır: ilki sadece ben diyen, ikincisi biz diyen, üçüncüsü önce siz diyen menfaattir.
İlkinde katışıksız bencil menfaat, ikincisinde karşılıklı bizcil menfaat, üçüncüsünde feda kültürlü, kavranmış zorunluluk temelli vefa (bizlere bu günleri bırakanlara ödenmesi gereken borcun gelecek kuşaklara ödenmesi bilinci).
Sonuç olarak: Kim olduğu önemli olmaksızın bize sevgi ile yaklaşıp iyilik yapanlara yönelik kendi kendimize soracağınız iki temel soruya vereceğimiz cevap, bu değerlendirmeye vesile olan sorunun da cevabı olacaktır kanısındayım.
Soru1: Sevmek ve iyilik yapmak zorundalar mı, zorlayan var mı?
Soru 2: Sevmek ve iyilik yapmak zorunluluğu hissetmeden de gayet rahat rahat yaşamını sürdürenler var mı?
Cevabımız ilk soru için "HAYIR" , ikinci soru için "EVET" ise; hiç vakit kaybetmeden önce annemize ve ilk fırsatta bize iyilik yapan dostlarımıza sarılmak, uzun vadede de toplumun yukarıda sıraladığım önderlerine hürmeten, açtıkları aydınlık yolda yürümek boynumuzun borcu olmalıdır.
Sevgiyle