Bu kültürel bir mevhum. Günümüzde bu paradigmayı sosyal antropologlar iyinin ve dogrunun yukarıda, aydınlıkta, gözle görülende olmasını, insanın bilişsel sisteminin bir parçası olarak açıklıyor. Ormanda ağaçlarda av konumunda yaşayan insan ataları için gündüz gözüyle görebildikleri, yukarıda, ağaçların üzerinde olan yerler güvenli ve kurtarıcı konumundayken, ağaçların aşağıları, ormanın karanlıkları bilinmez, tehliklerle dolu olarak algılanıyor.
Kültür tarihine yansıması da eski mitlere konu olmuş. Yunan mitolojisinde Gaia yani yeryüzü veya toprak ana olarak bilinen ana tanrıça oğlu Uranos'u kendinden menkul biçimde doğurmuş böylece ilk eril varlık yeryüzü ve okyanusun üstünde, yukarıda gökyüzü olarak betimlenmiş. Bu yeryüzünün üzerinde atmosferin oluşumunun mitolojik bir anlatımı gibi. Mitoloji tarihi ilerledikçe Uranus'tan Kronos, Kronos'un oğlu Zeus şeklinde gökyüzünde hüküm süren eril Tanrılar kültür tarihini domine ederek devam ediyor.
Cehennem ise yine Mezapotamya'dan köken alan Sami dinlerde sıcaklık, kuraklık ve dolayısıyla suyun, besinin zor bulunduğu, barınmanın ve yaşamanın en zor şartlarını temsil eden, Arapça'ya İbranice'den geçen "ge hinnom" Kudüs yakınlarda göz yaşı vadisi olarak bilinen bir yer adından geçtiği tahmin ediliyor.