Türümüz için toplumsallık bir tercih değil zorunluluktur!
Bu zorunluluk türümüzün bedensel yeterlilikler açısından doğa nazarında diğer canlılara nazaran zayıf oluşudur. ( cüsse, kürk, pençe, kanat, zehir, hız vb.)
Bunu, türümüzün bugün sahip olduğu güç üzerinden değil, ilksel olarak ortaya çıktığı zamanlardaki doğa karşısında tekil olarak acizliği üzerinden ele aldığımızda zihnimizde daha kolay canlandırabiliriz.
Bu durum, türümüzün geçmişindeki tüm bireylerin bu zorunlu bir aradalığa uyduğunu kanıtlamaz.
Fakat filmi günümüzden geriye sarıp, o iki farklı tercihi yapan ilksel atalarımıza kadar gidip, gerisin geri filmi günümüze doğru yavaş yavaş oynatsak, varacağımız netice şudur: Bireysel yaşam tercihinde bulunanlar doğa koşullarına adapte olamadı, direnemeyip elendi. Aksine ortaklaşa yaşamı tercih edenler, ortaklaşa yaşamda ısrar eden nesiller üzerinden bu güne kadar gelebildi. Bu yolculukta doğadaki her değişime uyum süreçleri bizleri de değiştirip bu günlere getirdi.
İşte buna Evrim deniyor ve bu kadar basit.
Soruya geri dönersek; toplumdan uzak kişilerin genlerinin seçilmesi bundan sonra yoğunlukta olur mu bilemeyiz fakat geçmişte türümüze özgü olarak evrimin buna izin vermediğini biliyoruz.
Bu gün toplumdan uzaklaşmayı seçenler teknolojinin sunduğu imkanlara güvenerek ne kadar uzun süre hayatta kalabilir, ne denli tercih edilebilir ve ne denli çoğalabilir kesin olarak bilemeyiz ancak insanlık tarihinin seyri bugün bile birleşmeden yana son sürat gidiyor, ağaçtan ormana, mağaradan mağaralara, kabileden köye, köyden şehre, şehirden ülkeye ve ülkeden dünyaya ve belki de gezegenden gezegene, sisteme, galaksiye ve ötesine... Tabi eğer kendi elimiz ile kendi sonumuzu hazırlamaz isek!
Kaynaklar
- Michael Tomasello. (2014). Neden Ortaklıklar Kurarız. Yayınevi: ALFA Yayınları. sf: 134.