Merhaba,
Dinin ve genel olarak inanç sistemlerinin birkaç temel işlevi var: bilmediklerimizle ilgili tahminlerde bulunmak, makbul bireyi tanımlamak, mülkiyet ilişkilerini (üretilenin paylaşılmasına dair kurallar vs.) düzenlemek, dayanışmayı arttıran ritüelleri aktarmak, otoriteye meşruiyet kazandırmak vs. Dinin gücü, geçmişte bu konularda fazla alternatif bulunmaması ve insanların belirsizliği sevmemesinden kaynaklanıyordu. Genelde toplumlar çalışan bir yapıyı bozmayı sevmez. O nedenle zararlarından haberdar oldukları şeyleri bile muhafaza edebilirler. Ek olarak, evet, din her insan topluluğunda istisnasız şekilde ve ayrı ayrı ortaya çıkmıştır. Kabile devletlerinden modern devlete geçişteki süreçte (diyelim Roma'dan sanayi devrimine), din de ciddi oranda yeniden örgütlenip, etki alanını genişletmiştir. Asya'da o kadar merkeze yerleşmese bile, Myanmar örneğinde olduğu gibi, modern devletin şiddet aygıtına destek verebilmiştir.
Komünal toplumlara veya sosyal hayvan topluluklarına bakarak, dinin yok olup olmayacağına dair fikir sahibi olmak zor. Modern toplumsal organizasyonlar (devlet, akademi, sanayi, tıp vb.), bir yandan dine olan bağımlılığı azaltırken, bir yandan da karmaşık hiyerarşilerin ortaya çıkmasına tanıklık ettiler. Sınıflı toplumlar, geçmişten devraldıkları çatışmaları ve alışkanlıkları bugüne kadar iç dokularına entegre etmeye çalıştılar. Din de bu tanıma uyan en eski yapılardan biri.
Girişte değindiğim gibi, belirsizlik, geleceği planlamamızı zorlaştırır. Stresten kaçmayı, topluluğa uymayı bu nedenle, bazen bize ahlaksızca gelse bile, tercih ederiz. Ahlaksızca bir şey yaptığımızda (örn. yoksulluğu görmezden gelmek), bunu rasyonalize etmemiz gerekir, yoksa gene strese gireriz. Yoksulluk örneğinde, bunun insanların tembelliğinin sonucu olduğunu düşümek, yöntemlerden biridir (din de bu konuda "bu dünyada sınanıyorsunuz" argümanını kullanır). Dolayısıyla etrafımızı anlamlandırmak ve kendimizi burada konumlandırmak için din olmasa bile, bir ideolojiye ihtiyacımız vardır. Dinin tek farkı, bazı boşlukları "çünkü Tanrı öyle istedi" şeklinde doldurması. "Yoksullar tembeldir" önermesini çürütmek belki görece kolaydır, ancak insanların ikna olmak için gösterecekleri direnç, dini inançlarından vazgeçmelerinden çok farklı olmayacaktır. İki durumda da bir şey yapmaları, sorumluluk hissetmeleri gerekir, ki bunun da dinle doğrudan bir ilgisi yoktur. Karşıdakini münafık, fanatik, hırsız vs. olarak yaftalamak, aynı fikirde yeterince kişi varsa, maliyetsizdir.
Herkesin refah içinde yaşadığı durumda bile - diyelim bir çeşit Star Trek komünizmi ortaya çıktı - hayatımızdaki belirsizlikler, beklentilerdeki farklılıklar, dolayısıyla iktidar ilişkileri, kayırma, çarpıtma vs. ortadan kalkmayacak. Matrix'te Ajan Smith'in Morpheus'u sorgularken değindiği mesele bu. Oradaki sinisizmi paylaşmasam da, insanların ütopik bir denge durumuna geçemeyeceklerini kabul ediyorum. Dolayısıyla, herkesin tüm insanlığı "bizim mahalle" saymasından ziyade, sürdürülebilir bazı güvensizlikler olacağını varsaymak bana daha gerçekçi geliyor. Karamsar senaryoda, toplum resmi anlamda dinsiz olsa bile, 1984'tekine benzer "devlet öyle diyorsa, 2+2=5 doğrudur" argümanlarını kabul eder hale geliyor. Burada mesele ideolojinin kökeninin dünyevi veya uhrevi olmasından ziyade, iktidarın sorgulanamaz hale gelmesi.
Din, uzun zamandır siyasete alet edilmesi nedeniyle, üzerinde çok kafa yorulan "olağan şüpheli" gibi duruyor. Bir kez bazı kurumlara yönelik güven problemi ortaya çıktığında (ki bu illa bir yozlaşma anlamına da gelmez - ama genelde öyledir), kamplar oluşmaya ve "ötekileri" alt etmek için her şeyin mübah sayılacağını söyleyen ideolojik argümanlar ortaya çıkmaya başlar. Ya da durumu kabullenmemiz istenir; ki gene sorgulanması zor bazı varsayımlar öne sürülür.
Öyleyse mesele, kurumların güvenilir hale gelmesini sağlamaktır. Bunu da çeşitli siyasi mekanizmalarla (çok partili parlamenter demokrasi, otonom yargı, parti denetimi, otoriter rejimler, uluslar arası örgütler, belki ileride yapay zeka destekli kurumlar vs.) hali hazırda deniyoruz. Ancak henüz çok başarılı bir formül bulunmuş değil. Daniel C. Dennett, dinin alternatifinin - bir araya gelme ve güven tesis etme işlevi başta - sürekli bir bilimsel tartışma olacağını düşünüyor. Bana da cazip gelen bir fikir, ancak bunun mahalle düzeyinde de karşılığının olması şartıyla. Teknoloji, gene anlaşılması zor bileşenleri nedeniyle, tek başına bu konuda çözüm sunamaz örneğin.
556 görüntülenme
Kaynaklar
-
Daniel C. Dennett. What Should Replace Religions?. (10 Haziran 2021). Alındığı Tarih: 10 Haziran 2021. Alındığı Yer: Youtube
| Arşiv Bağlantısı
-
Robert Sapolsky. Religion Is Nature's Antidepressant. (10 Haziran 2021). Alındığı Tarih: 10 Haziran 2021. Alındığı Yer: Youtube
| Arşiv Bağlantısı