Klinik ölüm, beynin fonksiyonlarını yerine getiremeyecek noktaya gelmesiyle tanımlansa da, bu her zaman böyle değildir. Yapılan araştırmalarda, klinik ölüm tanısı konan ve sonradan yeniden uyanan bireyler yok denecek kadar az değildir. Beynin oksijensiz kalma zamanına bağlı olarak bazı kişiler bilinçli olarak, bazıları bilincini kaybetmiş şekilde uyanabilmekte. -yakın, komşu akraba vsden bile benzer şeyleri duyarız-
Ölümün sanıldığından daha yavaş gerçekleştiği, ve bir süreç olduğu artık biliniyor. Yani hop diye ölüm olmuyor. Kilinik ölüm sonrası şok vs yöntem ile uyandırılan hastaların da ölü olarak tanımlanan süre boyunca uyaranları aldıkları artık biliniyor.
Yani tıbbi olarak bile netleşmemiş bir konunun din açısından detaylı açıklamasının olmasını beklemek biraz zor gibi. Kişinin bir daha bu dünyada faaliyet gösteremeyecek hale gelmesi olarak tanımlanabilir. Yoksa, bireyin ölümüne karar vermede bir kriter getirmek, zaten insana verilmiş bir görev. Yani dini açıdan rasyonel bilgi-bilim üretmek ve ölümün kararını vermek dini açıdan zaten bir yükümlülük insana. Sadece bu değil, doğru yaşam kuralları, yaşamın başlangıcı ve gelişimi, gezegenlerin ölümü vs vs evrene ait bütün rasyonel bilgiye ulaşma, anlama, kavrama görevi din tarafından insana verilmiştir. Din bunu ifade etmez, bireye bırakır.