Ben bal uzmanı değilim, ama okuyanları aydınlatmak için ilginç bir anımı anlatayım. Bundan yaklaşık 20-25 yıl kadar önce Atlas ya da Focus dergilerinden birinde çalıştığım bir dönemde, tarihi kaleler ve yöredeki bir Roma lejyonunun hareketiyle ilgili özel bir rota izliyordum. Çamlı Hemşin, Zil Kale ve Fırtına Deresi üzerinden Rize'ye doğru inerken, şimdi adını anımsayamadığım bir ormanlık yayla alanında renk renk orman gülleriyle (Rodadendron) karşılaştım. Çok güzellerdi ve bir iki saat kadar bu ormanda oyalandım. Çünkü bunların Xsenophon'un Anabasi'sinde söz ettiği 10 binlerin Dönüşü'nde Helen askerlerini bu bölgede delirten, deli balı veren çiçeklerdi. Zaten kitap da yanımdaydı... Uzatmayayım... Rize'ye indiğimde görüştüğüm kişiler ve bir bal toptancısı orman güllerinin bol bulunduğu yörelerden gelen ve adına "deli bal" denilen bir balın var olduğunu ve bunu da sattığını söyledi. Ben de 1kg'lik bir kutu aldım. Ama satıcı bana sıkı sıkı tembih etti günde 1 tatlı kaşığından fazla yememem için. Bölgede de zaten şifa için ve böyle azar azar tüketiliyormuş. Ertesi gün de bir doktorla görüştüm. O da bana, "Bu balı yerken sakın fazla kaçırma, yoksa mental bir rahatsızlığın bile olabilir. Ona göre...!" diye beni uyardı. Balın çok keskin ve acımsı bir tadı vardı ve kahve-kızıl koyu bir renkteydi. Ben de uyarıları dikkate alarak önce günde bir çay kaşığı, sonra da 2 günde bir çay kaşığı bu baldan yedim. Güzel ve eşsiz günlerdi... İ.U.