İlk olarak bu dünya tarihinin gördüğü ilk epidemi veya pandemi olmadığı için, tarihteki benzer örneklere dayanarak çıkarımlarda bulunabiliriz. Bunun için bu makaleyi önerebilirim: https://www.newyorker.com/news/q-and-a/how-pandemics-change-history . Toplumun neye benzeyeceği konusuna gelince, zaten geçirdiğimiz süreçte gelecekte olacakların tohumları ekiliyor. Benim gözlemlerime göre en büyük ayrışma sınıfsal sınırların keskinleşmesinden ziyade milli sınırların keskinleşmesiyle gerçekleşecek. Çünkü, bu dönemde gördüğümüz en büyük artış milliyetçi söylemlerde ve davranışlarda görülüyor. Özellikle de doğu Asya ülkelerinin vatandaşlarına karşı. Donald Trump'ın konuşmalarında virüsten "Chinese virus" olarak bahsetmesi, sosyal medyadaki söylemler ve hatta yapılam memeler bile insanların bilinçaltında bunun "yabancı" bir virüs olduğu algısını uyandırıyor. Yabancı korkusu (zenofobi) insanlık tarihinin neredeyse başından beri var olan ama özellikle son iki yüzyılda globalleşmeyle, İkinci Dünya Savaşı'nın yarattığı yıkımdan çıkarılan derslerle ve faşizm düşmanlığıyla aşmaya başladığımız bir olguydu. Ancak, mülteci krizlerinin varlığı ile yavaş yavaş tekrar dirilmeye başlayan zenofobi, virüsün çıkış noktasının tekrar tekrar vurgulanması, yemek kültürünün suçlanması ve dolayısıyla insanların bu yabancı kültürü iğrenç olarak görmeye başlamalarıyla tekrar dirildi. Bunlar gibi sebeplerle asıl problemin ülkeler arası ilişkilerde oluşacağını ve insanların yabancıya karşı olan güvenlerinin geri kazanılmasının zor olacağını düşünüyorum. Sınıfsal bölünmeye gelirsek, diğer adıyla toplumsal tabakalaşma, bunun yarattığı sorunları zaten şu anda da görüyoruz. Böyle bir tabakalaşmadan kaynaklanan keskin ayrım ve sınırlar zaten şu anda da fazlasıyla mevcut. Sadece neoliberalizmin yansıtmayı başardığı şekliyle bu sınırlar görünmez ama zaten orada varlar. Bu ayrımın en kötü noktasının da şu an olduğu kanaatindeyim. İstanbul'da virüsün yoğunluğunun en fazla olduğu semtlere baktığınızda da bunu görebilirsiniz kolaylıkla. Yani zaten süregelen bir problemin, pandemi döneminde insanların hayatını daha da sefil hale getirdiğini görüyoruz sadece. Pandemi sona erdikten sonra bu konuda eskiden olduğundan çok da farklı gelişmeler yaşanacağını zannetmiyorum. Birçoğumuzun istediği bunun sonucunda neoliberalizm ve kapitalist sistemlerin bu tarz olağan üstü hal gerektiren durumlarda işlevsiz kaldığının anlaşılıp, yerine daha insancıl ve alternatif çözümlerin bulunması. Ancak, böyle bir durumda bile işten çıkarmalar, ücretsiz izinler vesaire önlenemiyorsa yakın zamanda böyle bir değişikliğin beklenebileceğini söyleyemem. Ekonomi ve hükümet büyük olasılıkla kaldığı yerden aynı şekilde işlemeye devam edecektir. Ancak, toplumsal etkileşeme baktığımız zaman; dediğim gibi zaten yabancılara karşı bir korku ve önyargı var olacaktır, aynı etnik kimliği paylaşan toplumlar içerisinde ile bireysel olarak bir uzaklaşma görülebilir. Ek olarak bencilliğin artacağını düşünüyorum. Bu Orta Çağ Avrupası'nda veba dönemi ve veba sonrası dönemlerde de görülmüş bir durumdur. Eğer bu dönemden bir örnek daha verecek olursak, epidemilerden sonra insanlar dini olarak bir sorgulama dönemine girmişlerdir, böyle "cezalandırmalar" tanrının varlığından şüphe ettirir. Belki günümüzde de dine olan güven azalabilir.