Merhaba,
Bozukluğun adı güncel tanı kılavuzlarında Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu olarak geçiyor. Bozukluğun gelişimiyle ilgili kapsayıcı tek bir açıklama mevcut değil. Zaman içerisinde, bozukluğu farklı açılardan açıklamaya çalışan çeşitli modeller ortaya atılmıştır, bu açıdan hastalığın teorik etiyolojisi oldukça karmaşık ve her birine burada değinmek mümkün değil.
Kişilik, çoğu birey için kendi zihninde algıladığı ya da temas kurduğu ayrı bir olgu değildir; bireyin kendisidir, bir bütündür. Bu nedenle, Dissosiyatif Kimlik Bozukluğuna adını veren dissosiyatif fenomenin psikopatolojisi yeterince iyi anlaşılmadığında, insanların "kişilik bölünmesini" kavramsallaştırması genelde zordur. Çünkü kişilik, bireyin düşündüğü, hissettiği ve davrandığı doğal yoldur, kendisinden ayırabileceği bir şey değildir. Bu açıdan hastalığın tanımı (yani ne olduğu), kişilik sistemi ve psikopatolojisi gibi farklı başlıklar hakkında detaylı bilgi almak için Evrim Ağacı'nın şu yazısını okuyabilirsiniz.
Hastalığın gerçek olup olmadığıyla ilgili sorunuz doğrudan "evet gerçek! / hayır gerçek değil!" gibi bir cevap vermek mümkün değil.
Bozuklukla ilgili en sık eleştirilen nokta teşhisin genellikle, duruma yol açtığı düşünülen kötü muamelenin yaşanmasından çok sonra konulmasıdır. Çünkü hastalığın kabul edilen yaygın nedeni olan bu kötü muamele (aşırı fiziksel veya cinsel istismar içeren erken dönem çocukluk travmaları), hasta tarafından geriye dönük olarak sunulur ve dolayısıyla nesnel doğrulamadan yoksundur.
"Bölünen"kimlikler/kişilikler çoğu durumda birbirleriyle aynı anda var olmazlar. Travmatik olay anında, kişi o süreci yaşamamak için (bir savunma mekanizması olarak) diğer kimliği ortaya çıkarır, fakat kendisi o an için amnezi yaşar (yani o anı unutur).
Bu noktada yapılan eleştirilerin odağı, sizin belirttiğiniz gibi "hastaların sorumluluktan kaçmak için bir şeyler uydurmasından ziyade (ki bozukluğa sahip bireylerin hayatlarında işlev görememe noktasına gelebildikleri unutulmamalıdır, hastaların sırf sorumluluktan kaçmak için yıllar boyunca süren seanslara para ödemeleri veya buna zaman ayırmayı kabul etmeleri pek mantıklı değildir), amnestik durumlarda yaşanabilen "konfabulasyon" gibi çeşitli bellek hataları nedeniyle hasta öyküsünün geçerliliğiyle ilgilidir. Fakat konfabulasyon tek başına unutulup hatırlanan anıları geçersiz saymak için yeterli değildir, üstelik sırasında kurtarılan veya sonradan hatırlanan anılar sıklıkla doğrulabilir.
Bazı uzmanlar bozukluğun terapist kaynaklı olduğunu (hastalar yarı sedatif haldeyken uygulanan yanlış hipnoz teknikleri) iddia etmişlerdir. Ancak bildiğim kadarıyla bununla ilgili de iddiayı destekleyecek bir kanıt sunulmadığı için bu ve benzeri eleştiriler spekülatif olmaktan öteye geçmemiştir. (Bu karşıt iddialarla ilgili kapsamlı bir tarama yapmadığını belirteyim, farklı iddiaların her biri için kaynak araştırması yapmak isteyebilirsiniz.)
Her ne kadar Amerikan Psikiyatri Birliği gibi kurumlar bozukluğu gerçek olarak kabul edip, buna yönelik kılavuzlar oluştursa da, klinik bir tanı olarak Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu'nun (özellikle etiyolojisinde) daha farklı bir açıklanmaya ihtiyaç duyduğu bazı noktaları olduğunu söylenebilir. Fakat herhangi birinin bozukluğun gerçek olmadığını söyleyebilmesi (en azından dikkate alınabilmesi) için yıllar içinde biriken, onlarca vaka çalışması ve yayınlanmış makalelerden oluşan literatürün (yani"zırvaların") altından kalkması gerekir.
Kaynaklar
- P. Mitra, et al. (2022). Dissociative Identity Disorder. StatPearls [Internet]. | Arşiv Bağlantısı
- Mayo Clinic. Dissociative Disorders - Symptoms And Causes. (17 Kasım 2017). Alındığı Tarih: 22 Kasım 2022. Alındığı Yer: Mayo Clinic | Arşiv Bağlantısı
- J. Drescher. What Are Dissociative Disorders?. (1 Ekim 2022). Alındığı Tarih: 22 Kasım 2022. Alındığı Yer: Psychiatry | Arşiv Bağlantısı